İnsan…
İnsan nedir sorarım size?
İnsanı insan yapan şey nedir?
Vicdan yoksa insan olur mu?
Kalp körse, gözler görse ne olur.
Dil yanlışa dönüyorsa, doğru sözün ne
değeri kalır. Hırs bürümüş tüm nefisleri.
Kalpler katı, bedenler buz, sözler anlamsız.
Dertle dertlenmeyi unutmuş zihinler. İnsan-ı Kâmil şûrunu kaybetmiş bir beden. Ruh, çığlık
Elbette ki Allah dostlarının, velilerin Allah’a olan âşıklığını, sadakatini örnek almamız ve Allah’a onlar gibi âşık kul olmamız gerekir. Bilmemiz lazım ki Allah’ın vahyinin bir zerre bile dışına çıkmamak, bütünüyle Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e tabi olup onun yaptığı gibi yapmak velayetin ölçüsüdür. Bu yüzden istisnasız her veli mutlaka Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e uymuş, onun gibi yapmaya çalışmıştır. Yoksa Allah’a dost olamazlardı. Az önce söylediklerim geçmiş zamanda yaşayan velilere ithaf edilen sözler içindir. Bunları söylerken velilere bakışımızın nasıl olması gerektiğini izah ediyorum.
Pek çok insan, bilerek bir günah işlemesinin akabinde "Estağfirullah! (Allah'ım bağışlamanı diliyo- rum.)" dediği takdirde günahının affedildiğini zannediyor!
Bir fıkıh âlimi bana şöyle dedi:
"Ben günah olarak yapacağımı yapıyor, ardından yüz kere 'Sübhanallahi ve bihamdihi! (Allah'ım, sana hamdeder, seni
Tanrı böyle yaratmış seni
Sen yılan olmaya mahkûm
Gecenin ta kendisi
Kara kaderlerin çerçisi
Zafer anıtlarının güvesi
Mutlu ülkelerin sfenksi
Göğdende ölüm zehirli bir ağıt gibi
Ve insanoğlunun karşısında
Kül kedisi
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte:
“Onu sevenleri, Allah’ın cehennemden uzaklaştıracağı için kızıma Fatıma adını verdim” buyurdu.
Peygamber Ocağının En Nadide Gülü Hz Fatıma
Nebiler Efendisinin son çiçeği… Rasulullah (s.a.v.)’ın dünyada neslini devam ettiren nur yumağı… Kızlarının en küçüğü… Cennet gençlerinin efendileri
Tanrı böyle yaratmış seni
Sen yılan olmaya mahkûm
Gecenin ta kendisi
Kara kaderlerin çerçisi
Zafer anıtlarının güvesi
Mutlu ülkelerin sfenksi
Göğdende ölüm zehirli bir ağıt gibi
Ve insanoğlunun karşısında
Kül kedisi
...
Tanrı böyle yaratmış seni
Sen yılan olmaya mahkûm
Gecenin ta kendisi
Kara kaderlerin çerçisi
Zafer anıtlarının güvesi
Mutlu ülkelerin sfenksi
Göğdende ölüm zehirli bir ağıt gibi
Ve insanoğlunun karşısında
Kül kedisi
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde ‘’Ademoğlunun cesedinde bir et parçası vardır ki o düzelirse bütün cesed de düzelir, o bozulursa bütün cesed de bozulur. O, kalptir.’’ buyurmuştur. Bu hadisin muhtevası pek çok şekilde yapılmıştır. Pek çok siyer ve müfessir bu hadisi farklı dini boyutlarla açıklamıştır. Mısri ise kalpte üç şeyin bulunması
*
Soru: Sen namazın sahih olması için kalp huzurunu şart koşar ve bu olmadığı takdirde namazın geçersizliğine hükmedersen, fıkıh âlimlerinin icmâına karşı çıkmış olursun. Çünkü onlar kalp huzurunu sadece namaza giriş tekbirini almasını hasretmişlerdir. Bunu nasıl açıklarsın?
*
Cevap: Bu eserimizin ilim bahsinde fıkıh âlimlerinin iç âlemle uğraşmadıkları, kalpleri yarıp içlerine bakmak gibi bir görevleri bulunmadığı, âhiret yoluna karışmadıkları, dini hükümlerin dış görüntülerini organlarının işlevlerinin dıştaki yansımalarına dayandırdıkları, amellerinin zâhiren yerine getirilmesinin insanları ölüm cezasından korumaya yettiği, âhirette fayda sağlayıp-sağlamayacağı fıkıh ilminin sınırları dışında kaldığı geçmişti. Burada bir icmâ olduğundan söz etmek de mümkün değildir. Nitekim Ebû Tâlib-i Mekkî, Bişr b. Hâris kanalıyla Süfyân-i Sevri'nin şöyle söylediğini aktarmaktadır:
"Huşû duymamış kişinin namazı fâsittir."
Hasan-ı Basri de şöyle der: "Kalp huzurunun bulunmadığı her namaz azaba çok daha yakındır."
Muâz b. Cebel de şöyle diyordu: "Namazda iken sağında ve solundaki kişileri tanımaya çalışanın namazı bâtıldır."
Rasûlullah -s.a.v.-'in de şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Kul namaz kılar, ama namazın altıda biri, onda biri kendisine yazılmaz. Kula, namazından ancak şuûruna erebildiği kadarı yazılır."
Eğer bu sözler, Peygamber -s.a.v.-'den başkasından duyulsaydı muhakkak yine benimsenirdi. Peygamber'den duyulduğuna göre bu sözlere nasıl sarılınmaz?
I
Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman;
Aşındırarak bütün güzel duyguları.
Bir yarım umuttur elimizde kalan,
Göğüslemek için karanlık yarınları.
Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı,
Damağımda kösnüyle gezinirken;
Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı,
Dışarda rüzgar acıyla inilderken.
Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri,
Seninle bir döşekte sevişirken