Un, yumurta, sıvı yağ, yoğurt, sirke, tuz ve su karıştırılarak kulak memesi kıvamında bir hamur yoğurulur. Hamur 9 bezeye ayrılıp 15 dakika kadar dinlendirilir. İç harç için kıyma rengi değişene kadar kavrulup yağ eklenir.
TANRI YÜREĞE ÖĞRETİR VE ONU TEMİZLER
Dünyada yaşayanlar onu kirletti.
Çünkü Tanrı'nın yasalarını çiğnediler,
Kurallarını ayaklar altına aldılar,
Ebedi antlaşmayı bozdular.
(Yeşaya 24:5)
Vicdan, kendimizi ahlaken yargılayarak tutumlarımızı, eylemlerimizi, tepkilerimizi, düşüncelerimizi ve planlarımızı onaylayan ya da onaylamayan ve eğer
Ey akıllılık iddiasında bulunan! Daha ne vakte kadar günah ve kötülük yapacak, yığın yığın hata işleyeceksin? Sen ayıp
denilen şeyi bilmez misin? İhtiyarlık, seni korkutmadı mı? Ne
onun nasihatında yalan, ne de senin kulağında sağırlık vardır.
Ölüm seni çağırmadı mı? Yoksa sana sesini duyuramadı mı?
Helâk olmaktan korkmuyor musun? Kendini
- **"O, orta boylu, ince, geniş omuzluydu, başı büyük ve vücudunun diğer organları da orantılı bir şekildeydi. Saçı ve sakalı sık ve siyahtı, dümdüz değil, hafiften dalgalıydı. Saçları omuzları ile kulak memesi arasına kadar uzuyor, sakal ise hemen hemen saçlarının uzunluğuna iniyordu. Geniş bir alnı vardı; göz yuvarlakları geniş, kirpikleri uzun, kaşları ise hafif çatıktı. Eski kaynakların çoğunda gözlerinin siyah olduğu söylenir, fakat bazı kaynaklara göre gözleri kahverengi, hatta açık kahverengidir. Burnu kemerli, ağzı geniş ve güzel şekilliydi. Sakallarını uzatmasına rağmen bıyıklarını hiçbir zaman üst dudağına denk uzatmadığı için dudaklarının güzelliği görülebilirdi. Cildi beyazdı, fakat güneşten bronzlaşmıştı. Bu doğal güzelliklerin yanı sıra, yüzünde - babasında da var olan, fakat oğlunda daha güçlü bir şekil alan bir nur vardı. Bu ışık daha çok alnında ve parlak gözlerinde ışıldardı."**
Bugün, iki çocuğun konuşmasına kulak konuğu oldum
Biri beni, öbürüne çiziyordu
Hızır'ın çizgileri, derindir diyordu
Su ışıltısıdır karanlıkta gözleri
Sağ kolunun çizgisi parlasa
Tanda bir palmiye gibi
Sol kolu karanlık kış gecesi
Yaşı hep altmış üç
Yüzü, yeni gelmiş bir vahiy gibi
Gözlerinin önünde hep Rahman Sûresi canlanır
Kalbi hep Yasin okur
Kulağında ilk âyetlerin depremi
Ben, Hızır'ı gördüm kardeşim
Ermişler için topluyordu zeytinleri
Konuşması hint ilâhisi
Ürküntüsü çocuk çilesi
Genellikle dağ havasını taşıyan biri
Yemesi, bir gülün dirilişi
Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Bereden kimliğinin rengi kaybolmuş yüzler!
Kim bilir hangi rezillikle oyulmuş gözler!
“Medeniyet” denilen vahşete lânetler eder,
Tek parça haline gelmiş sırıtan dişler!
Süngülermiş, kanı donmuş nice binlerce beden!
Nice başlar, nice kollar ki ayrı bedeninden
Alınıp parçalanan çocuklar, beşiğinden;
Sonra bunca hayat, namusu yüzünden kurban edilen!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kesilmiş memesiz anneler!
Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün insan yığınları!
Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, kamından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!