Baş karakterimiz Güldiyar, bir gün babasının iş yerine yemek götürüyor ve aslında her şey Güldiyar'ın eve dönüşüyle başlıyor. Dönüş yolunda Güldiyar'a ne olduğu muamma. Kayıp bir abi, endişeli bir anne, çaresiz bir baba üçgeni kitabın sonuna kadar devam ediyor... Muzaffer'in(baba) çaresiz kaldığı anlarda ağacın altında oturup Bahriye(anne) ile çaresizce konuştuğu bölümler yürek sızımı arttırdı...
Bir solukta bitirdiğim, aynı zamanda yazarla tanışma kitabım "Beni Kör Kuyularda" yüreğimde bir sızı bırakarak sonlandı. Yazarın dilinin akıcılığı ve konunun çarpıcılığı kitabı okunur ve merak edilir kılıyor. İlk başta ne olduğunu anlayamadığım bu kitaptan çok büyük anlamlar çıkardım. Toplumsal yozlaşma ve uyuşmuş beyinlere aslında her gün rastlamamız olası..
Bu kitap okunmalı, okunmalı, okunmalı...
Ne de güzel demiş Frankfurter A. Zeitung, "Sadece Hasan Ali Toptaş okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer." diye..
Sevgiyle kalın..