Mefhar - i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula
Allâh adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ
Onun uğruna cefa çekmeyi göze almıyorsan,varlık vadisinde berduşluk etme. Ol ya da öl. Olmak için sefer etmen gerek; kendinden sefer etmekle başla işe,kendi evinden ayrıl ve yola koyul. Belki bir çöle aşman gerekecek, belki yedi vadiden geçeceksin,belki bir dağı delmen istenecek senden. Aşkın,bir çabayla sınanacak önce. Ayrılıkla imtihan edileceksin. Ona âyan olan sana,sana âyan olan ona âyan olacak. Aranızdaki sessizlik sır tutmayacak. Eğer aşk 'sadakatin kapısında köpeklerle birlikte beklemek'se,bundan erinmeyeceksin. Ruhun onu beklemekle dem tutacak. Kendinden ölerek onda olacaksın. Sessizliğin sesiyle.. Kuş sürülerini ürkütmeden. Rüzgârla, yağmurla,ırmak ve dağlarla konuşarak yalnızca. "Ben rüzgârım sen ateş/ Seni alevlendiren benim" diye gözyaşında yıkanarak. "Sen uyuduğunda / Kapanan benim gözlerimdi" diyecek kadar o olacaksın. Aşkın olduracak hem seni hem onu..
Mutsuzluk geçicidir. Hiçbir mutluluk da sonsuza dek sürmez. Çünkü hepsi anda gizlidir. Freud'un dediği gibi "Yaradılış planının insanın mutlu olması gibi bir maksadı yoktur". Kimse sen mutlu ol diye debelenmez de. Mutluluğu sen yakalayacaksın bu nedenle. Bazen derin bir nefesle, bazen bir kuş sesinde, bazen sevdiğin birine sarıldığında...
Bu nedenle mutluluğun sırrı aslında:
- Sevdiğin bir şeyi yapmakta değil, yaptığın şeyi sevebilmekte,
- Sevdiğin bir işte çalışmak da değil, çalıştığın işi sevebilmekte,
- Sevdiğin kişilerle iletişim kurmakta değil, iletişim kurduğun kişileri sevebilmekte yatıyor.
"Öyle birine aşık ol ki, her şeyi unut. Dans etmeyi hatırla.
Birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sev.
Çok sev. Çok küs. Çok barış.
Ellerini takip et sonra.
Ellerinde ne gördüğümü bulursan sonunda,
gülümse.
Güzel gülene aşık ol.
Aşık olursan bir gün benim kadar.
Yüzünü yağmura uzat…
Geçti, geçti desin biri.
Hiç geçmesin…
…
Artık senin de bir şiirin var!
Geçti...
Geçti..."
"Artık oniki, solgun yeşil sema altında ilk yıldıza karşı müezzinin müslümanlara hitap ettiği, sokakların lacivert bir sisle kapandığı, ışıkların yandığı, sinilerin kurulduğu titrek bir saat değildir. Müslüman yüzü, kuş sesleri ve çiçek kokuları gibi fecrin en güzel tecellilerindendir. Esmer camiler bakır oklu minareler güneşi en evvel görmek için havalarda yükselir. Bütün mâbetler içinde güneşten ilk ziya alan camidir. Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki mağrur horozlara bıraktık. Şimdi müslüman evindeki saat başka bir âlemin vakitlerini gösterir gibi, bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor. Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz."
••Ahmet Haşim