Ama Michael Garfield'in istediği aşk değildi. Ne aşk ne de kadınların güzelliği... O kendi elleriyle güzellikler yaratmak
istiyordu. Bu onda sabit bir fikir halini almıştı. İstediğini yapabilmek için de paraya, büyük bir servete ihtiyacı vardı. Sevgiye gelince Michael Garfield sadece kendini seviyordu. Şu eski Yunan efsanesindeki Nergis
gibi ...
"Ben bunu kusursuz bir mozaik gibi gördüm, herkes kendine düşen
rolü oynuyordu. Her şey öyle ayarlanmıştı ki kuşkular birinin üzerinde toplandığı durumda bir ya da birkaç kişi tanıklık ederek bu kişiyi
temize çıkarıyor ve olayı büsbütün karıştırıyorlardı.
"Ben hep zengin değildim ki ..." dedi
Poirot anlayışla başım salladı.
"Ben de öyle düşünmüştüm. Bu çok şeyi açıklıyor. Bazı kusurlarınızın bağışlanmasını da ... "