Ahşap bir masa. Lâtif bir esinti. Porselen çaydanlık, hoş kokulu bir çay, incecik limon kabukları, kesme şeker, ince belli bardaklar, ayva murabbası. Karşımızda Nari Kala. Eski Tiflis'in rüya günlüğünde Settarhan'ın hayal hanesi.
Doktorcuğum limon ağacı nasıldır bilir misin? Şahane bir ağaçtır. Ve limon çiçekleri muhteşemdir ama gel görki meyvesini dilin damağın kamaşmadan yiyemezsin. Aşk da öyledir çocuğum doktorcuğum. Şarkıdaki gibidir.
"Bu dünya soğuk.
Rüzgar genelde ters yöne eser.
Limon ağaçları kurur.
Bahaneler hep hazır.
Güzel günler çabuk geçer.
İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi..." 🍂
-Cahit Zarifoğlu