Gönül bir misafirhaneye benzer. Oraya uğrayan gamlar da, sevinç ve mutluluklar da birer misafir hükmündedir. Hiçbiri dâimî ve kalıcı değildir. Bu yüzden hadiseler karşısında aşırı sevinç de, aşırı hüzün de insanın îtidālini gereksiz yere bozar.
Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat
(En uzun geceyi gökyüzüyle, yıldızlarla uğraşan ne bilsin. Sen aşk derdine müptela olmuş kavuşamayan aşığa sor ki, geceler kim bilir kaç saat...)
Gerçek tahsil, yani hakiki månada bilmek ve okumak; önce kendi özünü bilmek, sonra da kainat dershanesindeki büyük nizamın muammálarını çözmek ve bütün hadiselerin derûnundaki hikmetlere vakıf olabilmektir