İster doğru ister yanlış olsun, insanlar hakkında söylenenler çoğu zaman onların hayatlarında ve özellikle de kaderlerinde, yaptıkları işler kadar yer tutar.
Tekmil haklar alınır.
Tekmil hürriyetler kısılır.
Tekmil köşebaşları, tekmil kapılar tutulur.
Gökyüzü tıkılır dört duvar içine.
Bütün bunlara karşı,
dümdüz, apaydınlık kalır
seni bana getiren yol.
Ben, çoktan beridir, onun hayattaki günahının kendi gönlünde yaşayan hülyaları ellerinin tutabileceği hakikatlerden ziyade sevmesi olduğuna inanmıştım. Bunun için bence onun talihinde hayalden ve ölümden başka hakikat olamazdı.
Esse en ufak bir yel
Çalkantılı denizinden çocukluğunun
Köhne bir tekne gibi
Fırtınaya yakalanmış
-Bunca yıl sonra hâla-
Çatırdıyor ruhun
Çıkmıyor bir türlü
Kalbinde kaldı kurşun
Peki, vefa yerine ihanet görmeye, hakikatı bulmak yerine iftiraya uğramaya, haksızlığın kurbanı olmaya razıyız. Fakat derdimizi dökecek bir dert ortağı, başımıza gelenlerden şikayetimizi dinleyecek bir can kulağı bulunsun.
Zaman her şeyi unutturarak her malûmattan yeni cehaletler doğurur. Hemen herkesçe malûm olan bir şey, hemen herkesçe meçhul bir şey olur. Nice adamların gözleri önünde geçen vak'alar; şahitleri kalmayınca bir roman mevzusu olur, "Deli miydi, değil miydi?" derler ve "Öldürüldü mü, intihar mı etti?" diye sorarlar. Bilen söyler, bilmeyen söyler. Kimin sesi kuvvetliyse onunki duyulur.