M. Âkif'n kaleminden Şark!
Ne gördün şarkı çok gezdin?" diyorlar, gördüğüm yer yer: Harap iller; serilmiş hânümanlar, başsız ümmetler, Yıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, yolcusuz yollar; Buruşmuş çehreler, tersiz alınlar, işlemez kollar. Bükülmüş beller; incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar, Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar, Tegallüpler, esaretler, tahakkümler, mezelletler. Riyâlar; türlü iğrenç iptilâlar, türlü illetler. Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar, Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler; küflü harmanlar. Cemâatsiz imamlar; kirli yüzler, secdesiz başlar. "Gaza" namıyla dindaş öldüren bîçâre dindaşlar... Geçerken ağladım geçtim, dururken ağladım durdum, Duyan yok, ses veren yok, bin perişan yurda başvurdum Mezarlar, âhiretler, yükselen karşımda dûradûr, Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nur! Derinlerden gelir feryadı yüzbinlerce álâmın, Ufuklar bir kızıl çember bükük boynunda Islâmın; Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta, Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon cansa gırtlakta...
Sayfa 118 - 119 Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, Baskı 2003Kitabı okudu
M.Akif
Köylü cahilse de hayvan mı demektir, ne demek! Kim teper nimeti? İnsan meğer olsun eşek.. Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık. O büyük mektebi gördün ya kışın biz çattık. Kimse evládını cahil koymak ister mi ayol, Bize lâzım iki şey var, biri mektep, biri yol. Neye Türk'ün canı yangın, neye millet geridir; Anladık biz bunu az çok
Sayfa 116 - Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, Baskı 2003Kitabı okudu
Reklam
Âkif, yegâne cemiyetçi şairimizdir. Onun kadar hiç kimse, cemiyetimizin, milletimizin dertlerini ele almamış, işlememiş. görmemiş. göstermemiştir. Ferdiyetin dar sınırlarından cemiyete teveccüh eden bugünün sözde şair, romancı, hikâyecileri dahi, henüz M. Âkif'in eserleri çapında bir eser verememişlerdir. Kendi zamanındaki şair ve romancılar ise, bu canlı, gerçek, halk mevzularına dokunmaktan âdeta tiksinmişler, hep hayalât ile uğraşmışlardır. Meselâ sembolizmin Türkiye'de mümessilliğini yapan Ahmet Haşim, bu kan ve kıyamette, millet inim iním inlerken, "altın kulelerden kuşlar uçurmuş", her şeye küsüp darılan, tebdil-i vicdan tebdil-i din eden Tevfik Fikret, Aşiyanına çekilerek, şimdi bir Protestan papazı olan oğlu Haluk'a şiirler yazmakla vakit geçirmiştir. Zamanın şairiâzamı Abdülhak Hâmit de, metafizik meselelerle uğraşmış, bir taraftan veremden ölen karısına mersiyeler yazarken, diğer taraftan başka bir kadına aşk mektupları yazmıştır.
Sayfa 113 - Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, Baskı 2003Kitabı okudu
M.Âkif'ten
Yâ Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı? Mahşerde mi bîçârelerin yoksa felâhı? "Nur" istiyoruz sen bize yangın veriyorsun, "Yandık" diyoruz, boğmaya kan gönderiyorsun? Mazlumu nedir ezmede, ezdirmede mânâ? Zâlimleri hani adlin öldürmedi hâlâ!.. Kur'an ayak altında sürünsün mü ilâhî, Ayatının üstünde yürünsün mü ilâhî Çöksün mü nihayet koskoca bir din Bigünâhız yakma ilahî... Amin!
Sayfa 108 - Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, Baskı 2003Kitabı okudu
Allahım ne muazzam zaferdi o, ortalık hercümerç oldu; beş altı saat içinde bir başka dünya doğdu. Ve biz mest olduk... Artık benim ne düşünecek, ne yazacak hatta ne yaşayacak takatim kalmıştı. Bizim dilimiz tutulmuştu, ordu bizzat yazıyordu... (M. Akif, Haziran 1936)
Sayfa 231Kitabı okudu
Neden azmin bu kadar süreksiz? Sen mi yoksa davan mı yürksiz... M.Akif Ersoy
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.