Ve iki kadının tanışırken birbirlerine, iki erkeğin benzer bir durumda göstereceğinden daha büyük bir ihtiyat ve riyakarlıkla davranmaları bilinen bir husustur.
Ancak bu dönemde başlayan köyden kente göç olgusu da tarikatların güçlenmesine yol açmıştır. cemaat ve tarikatler, gerekli birikimi ve donanımı olmayan yığınların kentlerde sığındıkları bir liman olmuştur.
Ancak bu dönemde başlayan köyden kente göç olgusu da tarikatların güçlenmesine yol açmıştır. cemaat ve tarikatler, gerekli birikimi ve donanımı olmayan yığınların kentlerde sığındıkları bir liman olmuştur.
Bu dönem aynı zamanda ideolojik akımların da hızla yayılmaya başladığı, ilahi kuralların sadece bireysel yaşamayı ve ahirete yönelik olarak görülüp, sosyal ve Siyasal yaşamın ideolojiler eliyle şekillendirilmesine başlandığı dönemdir.
İmamı rabbaninin zalim bile olsa Müslüman bir hükümdara yakın durması ve ona olan yakınlığı vasıtasıyla müslümanların bir çok sıkıntılarını gidermeye aracı olması ülkemizdeki bir çok İslami oluşumunda genel politikasıdır.
Parti hareketini hizipçilik olarak görenlerin fikri arka planlarında partinin İslami esaslara göre mümkün olup olmamasından ziyade İslam’ın parti mücadelesinde kullanılıp kullanılamayacağı daha ağır basan bir düşüncedir.
Ölümlülük düşüncesi, kendi başına bir korku oluştursa da, Başka tüm korkuları anlamsızlaştırır.
Dünyevi korkuların ölüm tahayyül üzerinden öldürülmesi ise gerçek ölümün bir korku olmaktan çıkmasıyla sonuçlanır.
Ölüm korkusunu aşmak, bu açıdan, yaşam korkusunu taşımaktır.
Uzun süredir yerleşik ve geleneksel olandan kopuş manasında anlaşılan özgürlük, bedene dair değer ve kurallardan sıyrılma çerçevesinde yorumlanmaktadır.
Buna rağmen modern kültürde özgürlük herkes için geçerli tek kurtuluş reçetesi olarak sunulur.
Başka bir ifadeyle ölüm, günün geçerli beden algısına paralel bir kültür, çağ ve yaşam biçimini resmeder. Bu yüzden tene-dolayısıyla yaşama atfedilen her değer, ölüme karşı geliştirilen duygu ve tepkileri de ölçüdür.
Nitekim modern insan tüm sıradışı olasılıkları belirli bir ön bilgi olarak tanımış, olası her macerayı henüz daha başlamadan tüketmiş ve sıradanlaştırmıştı. Bu yüzden modernitede maceranın hayali canlıysa da; kendisi kadavradır.
“Kapitalist pazarın körüklediği korkular, (ölüm, fakirlik, zayıf karekterler) endişeler ve bunun yol açtığı acılar, pazarın sürmesi için vazgeçilmez olan tüketici davranışını ortaya çıkarır ve besler.”