"Franz Fanon, 'Yeryüzünün Lanetlileri' kitabında Hegel'in köle-efendi diyalektiğinden hareketle der ki, "Uzun süre sömürülenler, ezilenler bu hayata alışır, sömüren kişiye bağlanırlar." Yüzyıl'ın başında yaşadığımız travmalar Türkiye Müslümanları tarafından kabullenilmiş gibi gözüküyor. Bize pozitivist bir teoloji sunmak istemişlerdi. İstisnaları bir kenara bırakıp ilahiyatçılara baktığımızda bunun başararıldığını görüyoruz. İstenilen projeyi devam ettiriyorlar. İsmet İnönü yaşasaydı bazılarına üstün liyakat nişanı verirdi muhtemelen." Prof. Mahmut Erol Kılıç
Sayfa 212Kitabı okudu
Mahmut Erol Kılıç
Meselâ Ahmed Gazali de büyük bir sûfidir. Ama onun düşüncelerini, görüşlerini tam inceleyebilmemiz için elimizde en temel eseri olarak sadece Sevânihu'l-Uşşak'ı vardır. (Bu eserin Türkçeye çevrildiğini de bu vesile ile hatırlatmak isterim). Şimdi bu eserinden Ahmed Gazal'nin ilahî aşk görüşünü çıkarabilmekteyiz ama onun fıkhi görüşlerini çıkaramıyoruz. Tedbîrât-ı İlâhiye görüşünü, âlemin tedbir ve tedvirine, evrende cârî olan düzene yönelik görüşlerim çıkaramıyoruz. Fakat İbnü'l-Arab'de biz metafiziğin en girift noktalarına, ontolojiye, epistemolojiye dâir bilgiler alabildiğimiz gibi pratik fıkha dâir bilgiler de alabilmekteyiz. Orucun nasıl tutulacağını, abdestin nasıl alınacağım da ondan öğrenmekteyiz. Beşer hayatının her vechesine yönelik açılımları, sözleri var. Hadis, tefsir, fıkıh, kelâm, İslâm târihi vb. gibi kaleminin yazmadığı alan kalmamış. Ondan dolayı da şümullü bir zat. Yazılarının hem şiir hem de düzyazı formunda oluşu da İbnü'l-Arabi'nin çokyönlülüğünü gösteriyor. Dolayısıyla İbnü'l-Arabi'yi hem dikey hem de yatay ilimlerde yed-i tûlâ sahibi bir otorite ve kâmil bir bilge olarak görmemiz gerekiyor. O bir imamdır, hüccettir, müçtehittir, muallim-i sânîdir.
Sayfa 34 - HayyKitap genişletilmiş 2. Baskı, Şubat 2012Kitabı okudu
Reklam
Mahmut Erol Kılıç
Sempozyumumuzun ana teması malum olduğu üzere "Modern Çağ ve İbn-i Arabi." Peki bundan 700 küsür sene evvel yaşamış olan bir zatın görüşleriyle modern çağ arasında nasıl bir irtibat kurabiliriz ki? Bu açıdan önce "Modern Çağı” bir tanımlamamız gerekmekte ve buradan hareketle İbn-i Arabî'yi ve onun gibi bilgeleri konuşturmaya çalışmalıyız. Güzel bir tevafuk olarak bugün İstanbul'da farklı bir damarı temsil eden büyük bilge İbn-i Sina üzerine de bir uluslararası sempozyum gerçekleştirilmektedir. İslam dünyasının başka bazı köşelerinde şu an çok sığ, çok basit düzeylerde bazı Müslümanlık yorumları yapılırken biz şu an İstanbul'da bir taraftan Muhyiddin İbn-i Arabî gibi bir zatı anlamaya, diğer taraftan İbn-i Sina gibi bir diğer bilgeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Bu da tarihin tekerrür ettiğini gösteriyor. Çünkü arifler iltifat isterler, iltifat gördükleri yerlere doğru meylederler; iltifat görmedikleri yerlerden de kaçarlar. "Nazlı bir gelin gibidirler” diye de edebiyatımızda çokça anlatılır bu meseleler.
Sayfa 15 - Kültür A.Ş.Kitabı okudu
232 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Timaş Yayınları’nın bir kolu olan Sufi Kitap’tan çıkan eser, farklı zaman ve farklı kişilerle yapılan ve Mahmut Erol Hoca’nın tasavvuf, felsefe ve siyasete dair düşüncelerini muhtasar bir şekilde ifade ettiği söyleşilerden oluşuyor. Elbette kitap telif olmadığı için Hoca’nın üslubunu tanıma ve yakalama noktasında okuyucuya yeterli ipuçlarını vermeyebilir. Ancak zeki bir okur hocanın yüklü olduğu derdin ayırdına varacaktır. Şunu da belirtmem gerekiyor kitap ile hocanın üslubunun ayrıldığı en önemli nokta sanırım şiirler. Hoca ifade-i meramda sık sık şiire başvurduğu halde bu kitapta bu “huyu”nun yansımasını göremedim. Kitabın bir hülasası niteliğinde şu iktibası da şuracığa kaydedeyim: Aristo: “Kendini tanı, Rabbini tanırsın.” İslami versiyonu “Men arefe nefsehu, fekad arefe Rabbehu” yani “Kendini bil, Rabbini de bilirsin”. Veyahut Delf Mabedi’nin girişinde yazıldığı şekliyle “Noverim me, noverim te”. Hepsi aynı manadadır.
Anadolu'nun Ruhu
Anadolu'nun RuhuMahmud Erol Kılıç · Sufi Kitap · 201176 okunma
Ruhunuz şad olsun...
Vatan ne türkiye'dir türklere, ne türkistan, vatan tek ve müebbettir: turan P. Astsb. Bçvş. Ömer Halisdemir, İlhan Varank, Erol Olçok, Abdullah Tayyip Olçok, Mustafa Yaman, Sedat Kaplan, Ümit Çoban, Yalçın Aran, Murat Akdemir, Mustafa Direkli, Ramazan Konuş, Serhat Önder, Yasin Yılmaz, Muhammet Yalçın, Recep Gündüz, Hüseyin Kısa, Halil İbrahim
Mahmut Erol Kılıç
Osmanlı Mutasavvıfları iki Anneden Süt Emmişlerdir Her iki ârifi anlamada Osmanlı tasavvuf geleneği bence mükemmel bir senteze ulaşmıştır. Osmanlı mutasavvıfları âdeta iki anneden süt emmiştir. Gâh İbnü'l-Arabî'nin görüşlerini Mevlânâ'nın şiirleriyle okumuşlar gâh Mevlânâ'nın ilâhî cezbesini İbnü'l-Arabî'den okumuşlardır. Böylece iki devi bir araya getirip ondan çok güzel mahsulât almıştır Osmanlı irfân çiftçileri: Ankaravî, Şeyh Galip, Esad Dede, Ahmet Avni Konuk hep bu çizgide olmuşlardır. Mesnevî'yi yorumlamak, Mevlânâ'nın metafor ve mecâzlarının anahtarlarını elde edebilmek ancak İbnü'l-Arabî'nin düşünceleri sayesinde mümkün olmuştur. "Efendim, İbnü'l-Arabî iyi hoş güzel de, bizim yolumuz İbnü'l-Arabî yolu değil.” demek ve iki ârifi ayırmaya çalışmak yeni bir bidattir, bir tür gelenekten koparma ve başkalaştırma gayretidir. Gölpınarlı gibi bazı edebiyat târihçileri her ne kadar bu yaklaşımda olmuşlarsa da ne Mevlevî geleneğinde, ne Hamzavî geleneğinde bu böyle olmuştur. Âhir ömründe keşfettiği ceddinin mezhebi olan Şiâ'nın irfânî kanadından ziyade Hüccetîler denilen ham-softa kanalının yaklaşımlarıdır bunlar. Onun tesiriyle günümüzde böyle bir ayrıma temayül eden bir yaklaşım var ki bu, tasavvuf doktrinini çok iyi bilmeyen birtakım edebiyat târihçilerinin ukalâca gayretlerinden başka bir şey değildir. Tasavvufî zevke ve duyuşa sâhip olanlar bunlara hiçbir zaman iltifat etmemişlerdir.
Sayfa 35 - HayyKitap genişletilmiş 2. Baskı, Şubat 2012Kitabı okudu
Reklam
61 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.