Aklıma geldi çocukken patlamış balon parçacıklarıyla top yapardım. Gözüm sürekli patlamaya hazır balonlarda olurdu. Balon parçacıklarının elastiklik özeliğinden faydalanıp top yapardım, mütiş bir muhendislik. Yukardan aşağa topu bırakırdım, top bıraktığım düzlemde geliyorsa iyi yapmışım demektir. Sağ ya da sola saparsa tekrar baştan daha özenle yapmak zorunda kalırdım, tabi bu test aşamasında topun sektiği yerin de düz bir taban olmasına da dikkat ederdim. Şu an aklıma geldi rengarenk parçacıklar önümde olurdu ben de onları birbirine lahana gibi sarardım. Zor kısmı son ucunu nereye tutturacağımı bilemememdi aslında parmağımın üstünden bir kere geçirtip kalan ucunu da parmağımın altına koyup üzerine şlaks diye bırakırdım. Olurdu ama üzerine çıkıntı gibi kalırdı benim amacım pürüzsüz bir top yapmaktı adeta kusursuz sanki makine yapımı gibi ama tabi yapabildiğim kadar olurdu. Hatırladım şimdi, bir diğer amacım topu mümkün olduğunca en büyük yapmaktı onun için sürekli parça toplardım bazen kardeşimle anlaşıp onun topunu da benimkine eklerdik. Çocukluk işte kapsamlı amacı olmayan çabalar içindeydik, bütün derdim kederim o şey olurdu, bitmeyen bir çalışmaydı hep daha büyük daha güzel yapmaktı amacım. O top ya kaybolurdu ya çözülüp bozulurdu ondan sonra daha başka alengirli şeyler peşinde koşardım. Şu an öyle bir şey kalmadığını gördüm çocukların kendi imkanlarıyla bir şeyleri tasarlamadığını gördüm. Sürekli hazır olana konmak, eldeki fazlalıktan azlığın emeğin değerini bilemiyorlar.