1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et.
2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter.
3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin.
4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak.
5. Gül. Sana yakışıyor.
6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece.
7.
"Rose'u 1603'ten beri görmemiştim ama aşk hâlâ taptaze, hâlâ çok güçlüydü ve artık bana acı veriyordu. Hiçbir fiziksel acının boy ölçüşemeyeceği kadar büyük bir acı."
“Ten minutes later she was sitting on her own with her brother in something called the ‘VIP Business Lounge’, which was just a small, airless room with some chairs and a table offering a selection of today’s newspapers. A couple of middle-aged men in suits were typing things into laptops.”
Rose 'u 1603 ten beri görmemiştim ama aşk hala taptaze, hala çok güçlüydü ve artık bana acı veriyordu. Hiçbir fiziksel acının boy ölçüşemeyeceği kadar büyük bir acı
Öncelikle Nora Seed'i kendimle çok özdeşleştirdiğimi belirtmek isterim. Karakterle paralel hisler ve durumlar yaşadığım şu dönemde kitabı heyecanla okudum. Ayrıca birkaç yıldır mahlas olarak Nora ismini birçok yerde kullanmam da cabası! Hikaye oldukça sürükleyici. Bu kitap Matt Haig'ten okuduğum ikinci kitap ve kesinlikle sevdiğim yazarlar listesine girdi. Gece Yarısı Kütüphanesi'nde umutsuzluk ve pişmanlık konularını çok güzel işlemiş yazar. Bir çırpıda okuyabileceğiniz harika bir kitap.
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et.
2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter.
3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin.
4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak.
5. Gül. Sana yakışıyor.
6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece.
7.
Yoksullukla mücadelenin en başarılı olduğu yarım yüzyıldan sonra bile halen yüz milyonlarca insan, tek yönlü diyetlerinde A vitamini eksikliğinden ötürü kör olmakta, protein eksikliği yüzünden çocuklarının karnının şiştiğini, kirli suyun yol açtığı önlenebilir dizanteriye yakalandığını, ev içinde ısınma amaçlı yakılan ateşin dumanının yol açtığı önlenebilir zatürreeden öksürüğe boğulduğunu, tedavi edilebilir AİDS'ten günbegün helak olduğunu veya kolayca iyileşebilecekken sıtmadan titrediğini seyrediyor. Derme çatma kerpiç evlerde, oluklu sacdan çatılmış gecekondularda veya (Batıdaki "iç Afrikalar" dahil) ruhsuz beton kulelerde, kitap okuma veya doktora gitme fırsatından mahrum yaşayan insanlar var. Omzunda makineli tüfek taşıyan oğlanlar ve vücudunu satan kızlar var. Büyük büyük torunum 2200 yılında bu kitabı okuyacak olursa, bilmesini isterim ki, yaşadığım dünyadaki eşitsizliklerin sonuna kadar farkındayım: Ben kilo almaktan kaygılanabilirken yahut bir restoran sahibi kışın Kenya'dan havayoluyla bezelye ithal etmek zorunda kalmanın adaletsizliğinden yakınırken, Darfur'da bir çocuğun kemikleri çıkmış yüzüne sineklerin üşüştüğü, Somali'de bir kadının taşlanarak öldürüldüğü ve tek başına bir Amerikalı girişimcinin, hükümetinin bombalar yağdırdığı Afganistan’da okullar yaptırabildiği bir dünya bu.
56. Annen babanı seviyordu. Aksini iddia etse de.
57. Türünüzde çok fazla salak var. Hem de bir sürü. Sen onlardan biri değilsin. Sakın pes etme.
58. Önemli olan ne kadar uzun yaşadığın değil. Ne kadar derin yaşadığın. Ama derinlere inerken hep üstünde tut güneşi.
59. Sayılar hoştur. Asal sayılar güzeldir. Bunu anla.
60. Aklını dinle. Kalbini
Nora, küçük yaşta yüzme dersleri alır. Abisi Joe ise müzikle ilgilenir bu Nora'nın da ilgisini çekmiş ve yüzmeyi bırakarak müziğe başlar. Abisiyle kurduğu Rock grubu olan Labirentler'de hem solist hem söz yazarı olan Nora, Dan'in de Labirentler'de kalmasını istemeyişi ve birlikte Pub açma hayali kurmasıyla gruptan ayrılmasına