Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar. Ma’un Süresi-1-7
107.Maun Suresi
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1-Dini yalanlayan ( şu adamı ) görüyor musun ?
2-3-Yetimi itip kakan,yoksulu doyurmaya önayak olmayan işte odur.
4-7- Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,namazlarını önemsemezler ; ( kılsalar bile ) mürailik yaparlar ; iyilik etmeye de engel olurlar.
Sayfa 320Kitabı okudu
Maun Suresi
İslâm'da namaz ve diğer ritüeller birer nüsuktur. Nüsuk, Arapça'da gübrelemek anlamına gelir. Şu halde bir Müslüman için örneğin namaz gübre, hayat tarla, adalet, doğruluk, dürüstlük, paylaşım, kardeşlik de ondan hâsıl olan ürün gibidir. Ürün yoksa tek başına gübrenin bir anlamı olmaz. Ürünsüz gübre elinde kalır, tek başına tapınma demek olur. İslamda namaz, oruç,hac gibi nüsukların dürüstlük, kardeşlik, eşitlik, paylaşım gibi toplumsal değerlere çok sıkı bir irtibatı ve ilişkisi vardır. Hayattan bağımsız aşkın bir tapınak ritüeli değildirler.
undefinedKitabı okuyor
Sıffin günlerinde, Muaviye'nin hilafeti söz konusu edildiğinde
Ali şöyle demiştir:
"Muaviye kim, müslümanların halifesi olmak kim! Allah
onun gibilere bu dinde hiçbir geçmiş, İslam' da hiçbir sadakat
nasip etmemiştir. Talik oğlu taliktir onlar, düşük oğlu düşüklerdir.
İslam'a zorla sokuldular. İslam karşısında savaşan hiziplerden
biridir onlar. İslam'a zorla sokuldukları güne kadar
Allah'a, Peygamber'e ve müslümanlara düşmanlıktan bir an
bile geri durmamışlardır." (Taberi, Tarih, 6/4; İbnül-Esir,
el-Kamilfi't-Tarih, 3/125; Askeri, Aişe, 1/369)
Müellefetü'l-Kulub, İslam'a çıkar için yakın durdu ve bir
gün geldi İslam'ı çıkarları için bir saltanat aracına dönüştürerek
kullandı. Ve bir Emevi olduğu halde tarihin en
namuslu adamlarından biri olan Ömer bin Abdülaziz'in
deyişiyle, öyle bir zamana gelindi ki, Müellefetü'l-Kulub
çocukları, 'ümmetin bütün mal ve servetinin üçte ikisine el
koydu.'
Maun suresi, işte bu 'el koyma' zulmünün metafizik kimliğini
tespit ediyor ki, o kimlik 'din maskesi altında dini
tekzib' yani yalanlama olarak tanıtılıyor. Maun suresinin
bu beyanının günlük dildeki açık ifadesi 'din maskesi altında
dinsizlik'tir.
'İmandan sonra küfür' tabiri, Ali İmran suresi 86. ayetten
alınmıştır. Ayet şudur:
"İmanlarından, Peygamber'in hak olduğuna tanıklıktan ve
kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra küfre sapan bir
topluluğu Allah iyiye ve güzele nasıl götürür? Allah, zalim bir
topluluğu doğru yola kılavuzlamaz?"
Burada sözü edilen küfür ve zulmün imana girmiş insanlar
tarafından sergilendiği açıktır. Çünkü bu küfrü sergileyenlerin
başlangıçta iman sahibi oldukları, Peygamber'in
hak olduğuna tanıklıkları, kendilerine Tanrısal beyanların
geldiği, altı çizilerek ifade edilmiştir. Burada, din patenti
altında bir sapmayla karşı karşıyayız . . .
Bu ve benzeri ayetlere dayanarak şu başlıkları da atabilirdik:
İman içinde küfür, örtülü şirk, şirkle karışık iman (bk.
Mümin, 12; En'am, 82; Yusuf, 106)
Maun süresi / 1'3 ayetler
Dini yalanlayani gördün mü?
İşte o , yetimi itip kakar;
Yoksulu doyurmaya önayak olmaz .
Sayfa 233 - Ensar yayineviKitabı okudu
Dünyalık tutkusu dinin inkarıdır
Insan, yalnız hürriyet vasıtası olarak servete sahip olmalıdır; servete esir olmak için değil.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Allah ile aldatanlara en ağır tokatlardan biri kuranın maun süresinden gelmektedir. Allah ile aldatanlar o sürenin arapça telaffuzunu her yerde, hem de namaz süresi diye öğretirler ama ne anlama geldiğini, ne demek istediğini asla öğretmezler. Çünkü o süredeki muhteşem mesajın bilinmesi halinde Allah ile aldatanların dini, dünyalık toplamaya uyarlayan oyunları tarumar olur.
Maun süresi, özellikle iki zulme savaş açıyor. Kamu malları talanı, riyakârlık
Sayfa 238Kitabı okudu
