Nihilist bir dönemden geçiyoruz; sadece ben ve çevrem değil, herkes böyle. Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor; daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama o yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil.
Yazmak çoğu insan için çok basit bir eylemdir. Bazıları için eline kağıt alıp duyup ya da gördüklerini kağıda karalamaktır. Ama yazmak bu kadar kolay değildir. Yazmak etrafındaki insanların ne dediğine aldırış etmeyecek kadar sağır, yaşanan tüm kötülükleri görmeyecek kadar kör ve içinde kopan fırtınaları anlatamayacak kadar dilsiz birinin içindeki
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin., bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan da kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Demin de söyledim hırs, ihtiras haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslıda kendini öldürdüğünü anlamaz. kendi kanının tadından sarhoş olur.
Biz insanlar, sınırlarımı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor.