Selamlar,
Internet'in daha sık kullanılır olmasıyla bilgi akışının hızlanması hepimizin şahit olduğu bir hakikat. Bununla birlikte, kirli bilginin de daha hızlı bir şekilde akarak pek çok zihinde yanlışların filizlenmesine yol açtığını da aynı emniyet hissiyle biliyoruz. Bu ikinci durumun bir yansımasını da Üstad'la alakalı
Put deyince, sadece taşlardan yontulmuş, ya da bronzdan dökülmüş heykelleri anlamamak gerekir. Çünkü bunları salt heykel diye kabul edersek putun veya putlann mahiyeti anlaşılmaz.
O halde put nedir?
Put, insanlara zorla kabul ettirilmek istenen ideolojilerin, dimağlardan silinmemesi, devamlı olarak onunla karşı karşıya kalınması ve bu
O, Bahira, Saibe, Vesile ve Hami gibi putları ihdas etmek suretiyle İsmail'in dinini bozan ilk kişidir."
Ibn Hişâm, Amr bin Luhayy'in, putperestliği Araplar arasına nasıl soktuğunu şöyle anlatıyor: Amr bin Luhayy, bazı işleri için Mekke'den Suriye'ye gitti. Amr, Meâb'a doğru giderken Amalîkanın yaşadığı yer olan Belkâ'dan geçti. Onların putlara taptıklarını görünce şunu sordu: Bu putlara niye tapıyorsunuz? Onlar, 'Bu taptığımız putlar, öyle putlardır ki, yağmur istediğimizde bize yağmur yağdırıyorlar, yardım istediğimizde de bize yardım ediyorlar.' deyince, Amr,
"Bana da bir put verir misiniz, götüreyim Araplar da ona tapsın?' dedi. Bunun üzerine ona Hübel adında bir put verdiler. O da, onu Mekke'ye götürdü ve insanlardan ona ibadet etmelerini ve onu yüceltmelerini istedi."
İşte Arap Yarımadası'nda şirk, böyle yayıldı. Araplar, İbrahim
ve İsmail'in dini olan Tevhid akidesini terk edip onun yerine başka inançlar ikame ettiler. Diğer milletler gibi onlar da dalalete düşüp batık inanç ve çirkin davranışlar içine girdiler.
ALLAH ADLI TANRI VAR MIDIR VEYA YOK MUDUR?
Welg Medya'da İlk ve Son Tanrı Hz. Akıl kitabının yazarı Cafer Akkaya'nın yazdığı bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Yazarın verdiği Kuran ayetlerini kontrol ettim ve bu konuda küçük bir araştırma yaptığım zaman yazarın analitik düşünce yapısı ile gerçekleri ortaya koyduğunu gördüm. Lütfen yazıyı
Kâbe temellerinin yükselişi geldi gözlerimin önüne.
Baba oğul ne güzel çalışmışlardı.
Dün gibi hatırlarım, önce Mekke civarındaki kayalardan taşlar yonttular.
Saydım, tam 1614 taş olmuştu.
Sonra İsmail taşları taşıdı, dostum İbrahim de Allah'ın emrettiği şekilde taşları üst üste ve yan yana koydu. Harçları yoktu.
Sonraki zamanlarda kutsal ev tabii afetler, yangınlar, depremler gördü ve her defasında aynı taşlar kullanılarak yeniden yapıldı.
Yıllar geçtikçe elbette taşlar karardı.
En ziyade de şirk dönemlerinde taşların siyahladığını gördüm.
Putperestliğin kiriydi onları karartan.
Buna rağmen yeryüzünün bu ilk mabedinde tevhit esasına uygun olarak hac yapan birileri daima var ola geldiler.
İçine putlar doldurulup putperestliğin yayıldığı zamanlarda bile burası Beytullah olarak anıldı ve herkes orayı gerçekten de "Allah' ın Evi" bildi.
