Yazar bu kitabıyla 65. Sait Faik hikaye armağanı’ nı almış. Ve kesinlikle haketmiş.
.
“kitaplarını ne yaptın?” diye sormuştum o akşam. Kitaplar en zoruydu, biliyordum. Yıllardır o evden o eve koli koli taşıdığın bin türlü nakliyeci suratı çektiğin, evlat gibi üzerine titrediğin ama işte bir gün gelip vedalaşılması İcap eden kitaplarını öyle birine emanet eetmeliydinki bir daha dönüp almayacak da olsan bundan böyle emin ellerde olduklarını bilmen gerekirdi.
.
Deprem herkesi ani ölümle yüzleşmiş olmanın ortak paydasında birleştirmişti. Bir sokak dolusu insan, üzerimizde para yok, kimlik yok, kiminde nerdeyse giysi dahi yok, hatta olduğumuz için şükrediyor, yine de ellerimizin titremesine engel olamıyorduk.
.
Sen de değilsin kendini önemli sananların hiçbiri önemli değil. Yaşa sadece.
.
.
Gidenlerin ardından geride kalmanın zorluğu, kaç yaşına gelmiş olursan ol kendin olamama, sevmek ama yanında sevilmemek, yaşanan zorluktan sadece kendin için bir çare arama, baba sevgisinin içindeki ulaşılamaz boşluk, bir görüşürüz kelimesinin verdiği vicdan yükü, kayıpların ardından hayata devam ederken bocalamak. Ama ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın küçücük bir umutla hayata tuttunmayı bilmek ve doğru kişi olabilmek.
Öyküler o kadar duygu yüklü ki okurken etkilenmemek elde değil. Kendinizden, çevrenizden muhakkak bir şeyler buluyorsunuz içinde. Yalnızların ama sonunda kendi bulanların öyküsü. Ne kadar hüzünlü devam ederse etsin sonunda yüzünüzde bir gülümseme oluşturuyor. Çok severek okudum. Kesinlikle tavsiye ederimm ️️️