Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Melissa
Melissa
@melissaertad
MSc Solar Engineer
Master's Degree
İstanbul
İstanbul, 5 Nisan
901 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Çok keyif alarak okuduğum ve muhtemelen gelecekte birkaç kez daha okuyacağım bir kitap. Bu kitap, okumanın iyi bir hayat yaşamak için temel bir araç olduğu fikrini doğruluyor. Kitapta Fromm, aşkın insanın gelişmesi ve hayatta kalması için gerekli olduğunu iddia ediyor.
"Aşk insan varoluş sorununun cevabıdır"
Aşk teorisini tüm yönleriyle açık ve samimi bir şekilde tartışıyor. Sadece romantik aşk değil aynı zamanda çocuk sevgisi, kardeş sevgisi, erotik sevgi, kendini sevme ve Tanrı sevgisi. Sevmeyi öğrenmenin, mecazi olarak ifade ettiği gibi sevme sanatında ustalaşmak için özen ve sorumluluk gerektirdiğini öne sürüyor.
Fromm ayrıca çağdaş batı toplumunda aşk anlayışından da bahsediyor. Modern Batı toplumunun “toplumsal olarak kalıplanmış aşk patolojisini” uyguladığını, dolayısıyla tarif ettiği biçimlerdeki sevginin kapitalist toplumlarda nispeten nadir bir fenomen olduğunu ve onun yerini bir dizi sahte aşk biçiminin aldığını vurguluyor.
Temelde Erich Fromm, aşkın bir isim veya nesne değil, bir fiil veya uygulama olduğuna inanıyor. Aşkı yaşama şekliniz, yaşamınızın varoluşsal sorunlarına yaklaşımınıza ve anlayışınıza bağlıdır ve aynı zamanda deneyimleyeceğiniz bütünlüğü de belirler. Daha pratik bir anlamda, Sevme Sanatı'nı okumak, yaşama sanatını da öğrenmenize yardımcı olacak araçlar sağlayabilir.
Bir doz hızlı Zen okuması! Zen Budizmi hakkında bilgi edinmenin ve kavramları doğrudan yaşamınıza uygulamanın harika bir yolu.
Osho Tarot geleceği tahmin etmeye çalışmıyor, bunun yerine kullanıcının zihnini burada ve şimdi olanları yorumlamaya açıyor. Bu desteden gelen tüm okumalar olumlu bir içgörü ve her şeyden önce umut için yer olduğuna dair sürekli bir görüş sunuyor.
Nadirden çok daha sık olarak, bazı ruhlara diğerlerinden daha ağır gelen yaşamın tahribatlarıyla karşılaşırız. Okuduğum üçüncü Halil Cibran kitabıydı ve diğer ikisini çok fazla beğenmediğim için önyargıyla yaklaşmıştım fakat Meczup gerçekten okuduğum en iyi kitabıydı. Kitabın parçalarında kendimi tanımlamakla kalmadım, kendime bir yol arkadaşı buldum ve gerçek anlamda dersler çıkarabildim.
Kitaptaki kısa benzetmeler beni büyüledi, çünkü kısalıkları metnin hemen altında zengin bir anlam saklı olduğu anlamına geliyordu. Bu benzetmelerin anlamlarını ortaya çıkarmak, bulmacalarla dolu bir kitap bulmak gibiydi ve bu belki de okurken yaşadığım en eğlenceli, özgün, emsalsiz deneyimdi.
Okur Takip Önerileri
Hayvanlar benim arkadaşlarımdır ve ben arkadaşlarımı yemem!
Vejetaryenlik çok yeni bir kavram sanılsa da aslında hayvan eti yememe antik çağlardan beri mevcut. Uzak doğu dünyasında ve Hindu dinlerinde milattan önce 6-7. yüzyıllardan beri hayvan eti yemek hoş karşılanmamış hatta yasaklanmış. Batı dünyası için Antik Yunan'dan Pisagor'u örnek
Beklentimi karşılamayan bir kitap olduğunu söylemek istiyorum öncelikle. Temelde açıklamasına bakıldığında güzel bir konuya değinilmek istendiğini düşünerek satın almıştım fakat beklentimi karşılayamadı.
Psikoloji literatürüne aşina olmayanlar için bile fazla yüzeysel ve yeterince iyi açıklanmamış bir kitaptı. Şema terapi ile alakalı hiç kitap okumadıysanız bile bence oldukça yetersiz. Yeterince açıklanmamış ve her şey biraz havada kalmış. Temel bilgilerle ilişkiler kontekstinde şema ve modlar tanıtılmaya çalışılmış fakat yeterli olmadığını düşünüyorum.
Psikonet yayınlarından okuduğum en yüzeysel kitaptı diyebilirim. Çok fazla özetlenmiş gibiydi. Şema terapi ile alakalı bir kitap okumak istiyorsanız, aynı yayından çıkan diğer kitapları değerlendirmenizi tavsiye ederim çünkü başlangıç için bile yetersiz olduğunu düşünüyorum.
Bu benim Zen'e ilk adımım oldu ve bundan çok memnunum. Bu kitap, Zen'i hem batı hem de doğu perspektifinden tanımlama girişimiydi. Eric Fromm'un psikanaliz açısından bakış açısı ilginçti. Kitap kısa ve genel bir inceleme olarak bu alanların yalnızca yüzeyini çizse de, gerçek benliklerini keşfetmek ve bulmak için bir atılım niteliğindeydi. Açık ve
Jane Austen'in en tanınmış romanlarından evlilik konusunu inceleyen bölümlerden bir seçki. Uzun bir süredir Jane Austen okumadığım için, yazılarına bu dönüş gerçekten güzeldi. Evlilik konusuna Gurur ve Önyargı, Akıl ve Tutku, Northanger Manastırı ve İkna'da nasıl farklı şekilde yaklaşıldığını görmek gerçekten ilginçti.
Kitapta evlilik konusu hem romantik hem de evlilik hayatını çevreleyen sosyal geleneklerin bir hicvi olarak işlenmiş. Bu hikayeler, Jane Austen'in zekası ve bilgeliği ile kaplanmış kendi yollarıyla sevimli ve çekici. Balolar ve danslar, güneş ışığı ve meltem, kardeşler ve aile bağları arasındaki bağları başarıyla yakalayan güzel tasvirler, okuma deneyimini keyifli hale getiriyor.
Jane Austen'ın çalışmalarını kapsamlı bir şekilde okumayı planlamayanlar için bu kitap göz atmak için iyi bir kitap olabilir.
"Hepsini İstiyorum Hemen İstiyorum" kitabı, Psikonet yayınlarından okuduğum 4. kitap oldu. Şema terapi; bilişsel davranışçı terapi, psikanaliz, bağlanma teorisi ve duygu odaklı terapi unsurlarını birleştiren daha yeni bir terapi türüdür. Şema terapide kullanılan "şema" terimi aslında "Erken Dönem Uyum Bozucu Şemalar"ı kastediyor ve her seferinde bu ifadeyi kullanmak yerine kısaca şema deniyor. Şema terapi, duygusal ihtiyaçlarınızın sıkıntıya neden olmadan sağlıklı bir şekilde karşılanmasını nasıl sağlayacağınızı öğretmeyi amaçlıyor. Kitap "Özgürlük İhtiyacı" ve "Değişim" olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde karşımıza üç alt başlık çıkıyor. Bunlar:
1. Şemalar, modlar ve ihtiyaçlar
2. İhtiyacın boyutları
3. Sınırlar: İhtiyaç mı Yoksa tehdit mi?
Beni en çok etkileyen kısım kitabın 2. Bölümü oldu çünkü ilk bölüm ile alakalı daha önce çeşitli okumalarım olmuştu. Yine de ilk bölümde şema, mod ve ihtiyaçların işlenişi ve anlatım şekli bence çok yeterli ve açıklayıcıydı. Öte yandan ikinci bölüm daha önce yaptığım okumalardan daha farklı bir işleyişe sahipti. İkinci bölümde dört alt başlık daha bulunuyor: Bunlar:
4. Değişim Cepheleri
5. Mükemmel Olmalıyım, Herkes Beni Beğenmeli
6. Önce Ben
7. İstediğim Şeyi İstediğim Zaman Yaparım
Şema terapiye başlangıç kitabı olarak çok faydalı ve uygun bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Hayatı Yeniden Keşfedin, temel olarak kişilik bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan oldukça yeni bir psikoterapi türü olan şema terapiye dayalı bir kendi kendine yardım kitabıdır. Şema temel olarak sağlıklı veya uyumsuz olabilen bir düşünce, inanç ve davranıştır. Yazarlar, duygusal yoksunluk, yüksek standartlar ve sosyal izolasyon dahil olmak üzere 11 farklı şemayı işliyor. Hangi şemaların sizin için geçerli olduğunu belirlemenize, bu şemaların çocuklukta nasıl geliştiğini açıklamanıza ve ardından şemalarınızı aşmanın farklı yolları için bazı öneriler sunarak size yardımcı oluyorlar.
Benim için bu kitabın ana değeri, kendini anlamak için bir rehber olmasıdır. Çocukluk travmasının sorunlarımda oynadığı rol hakkında düşünmeye başlamamın yanı sıra, teşhislerimin arkasındaki sorunları ve kalıpları tanımama ve kafamı toplamama yardımcı oldu. Yüksek standartlar şemamı henüz tamamen aşamadığımı söyleyebilirim fakat gerçekten iyi bir yola girdiğimi hissediyorum. Mükemmeliyetçiliğimden ve aşırı yüksek standartlarımdan kaynaklı negatif sonuçları gözlemlemek benim için iyi bir adım oldu.
Zor bir çocuklukla bağlantılı olabileceğini düşündüğünüz bir kişilik bozukluğunuz veya zihinsel sağlık sorunlarınız varsa ve sorunlarınızı daha iyi anlamak istiyorsanız, bu kitabı şiddetle tavsiye ederim. Üzerimde çok etkili ve yardımcı bir etkisi oldu. Ancak, başlıkta vaat edilen değişikliği gerçekleştirme açısından, zayıf yönleri olduğunu ve muhtemelen bir başlangıç noktası olarak daha iyi olduğunu düşünüyorum.
Bu kitabı tarif etmek zor çünkü şimdiye kadar okuduğum hiçbir şeye benzemiyor, ama elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Masalları hep sevmiş biri olarak bu kitabı çok yavaş ve dikkatli bir şekilde, her sayfasından keyif alarak okudum. Bu, kesinlikle var olan en kadın güçlendirici kitap. Mit ve hikaye anlatımı ve arketipsel kalıcı felsefeler
Bu, Holokost'tan kurtulan bir psikiyatrist tarafından yazılmış büyüleyici bir kitap. İnsanın Anlam Arayışı, ikinci dünya savaşı sırasında bir toplama kampında bulunan bir mahkumun karşılaştığı deneyimleri ve bunların kişinin en içsel benliği üzerindeki etkilerinin tarafsız bir anlatımı. Bu, işkencenin veya benzeri insanlık dışı şeylerin ayrıntıları hakkında bir kitap değil, bir mahkumun sayısız zorluklardan kaynaklanan durumların psikolojik etkilerini anlattığı kısa bir sentez.
Bu kitap, depresyona rağmen yaşamanın ve başkalarına faydalı olmanın yolu için hayatım boyunca yaptığım araştırmalarda bulduğum en yararlı araçlardan biri olarak öne çıkıyor. İnsandaki birincil dürtünün, en acil motivasyonun haz olduğuna inanan Freud'un aksine, Frankl bunun anlam olduğuna inanıyor. Frankl için anlam soyut, havadar ve asil bir şey değil, çok somut ve yaşamınıza özgü bir şey.
Frankl kamptan 1945'te Kızıl Haç tarafından nihayet kurtarıldığında, Viyana'ya taşındı. Ve tamamen yapayalnız kaldığını öğrendi. Karısı, ebeveynleri ve erkek kardeşi kamplarda öldürülmüştü. Frankl kariyerine psikiyatrist olarak devam etmeyi seçti, birkaç kitap yazdı ve sayısız konferans verdi. İnsanın Anlam Arayışı kitabı sayesinde, Dr. Frankl ile ilk defa tanışmış oldum ve gerçekten kendisine hayran kaldım. Diğer kitaplarına da kesinlikle göz atacağım.
Kelimenin tam anlamıyla harika bir kitap. Toplumun tüm üyelerinin anlayabilmesi için oldukça basit bir dille yazılmış. Kitapta yalnızlık, kendini sevmek, yaşam ve ölüm gibi anlamlı konulara odaklanan düşündürücü bölümler var.
Varoluşsal sorumluluklar konusunu tartışırken kullanılabilecek en basit dil kullanılmış fakat yine de bu alanda okuduklarımın en iyilerinden biri diyebilirim. Bu kitabı okuduktan sonra insan psikolojisinin ne kadar karmaşık, birey odaklı ve anlaşılması zor olduğunu anladım.
Kitabı okurken psikoloji alanında okuduğum ve beğendiğim tüm kitaplar gibi beğendiğim sayfalara atıflarda bulunarak notlar aldım ve altını çizdiğim bir sürü paragraf oldu. Bu şekilde kitap benim için gelecekte geri dönülebilir ve ihtiyaç duyduğum zaman kullanabileceğim bir kılavuza dönüştü. Okumayı düşünenlere bu şekilde okumayı tavsiye ederim.
Kitap, daha güçlü olmama, daha iyi hissetmeme ve kendi hayatımda ilerlemem için çözümler keşfetmeme yardımcı olan destekleyici bir arkadaş gibiydi diyebilirim.
Kendime Düşünceler kitabı, hayatımda büyük bir etkisi olan, Roma İmparatorluğu'nun son "iyi imparatorunun" kişisel felsefi günlüğüdür. Romalı filozoflar, Yunan filozofları Platon veya Aristoteles vb. kadar iyi tanınmazlar veya çok itibar görmezler çünkü: Romalı düşünürler öncelikle soyut teoriyle ilgilenmiyorlardı; daha ziyade davranışla, yani gündelik dünyada nasıl yaşanacağını anlamak ve anlayışlarını uygulamaya koymakla, yüksek karakterli ve bütünlüklü bir insan olmak, içsel güç ve sakin bir zihin geliştirmek ve bu güce ve sükunete her şeyin üzerinde değer verme gibi konularla ilgileniyorlardı.
Bu eserde Marcus Aurelius, felsefi olarak Stoacılığın resmini çizmiştir. Stoacılık, şimdiki anı olduğu gibi kabul etme mücadelesini hayatımıza dikte edilmesine izin vermekle ilgili bir felsefedir. Bu felsefe bana her zaman çekici gelmiştir ve açıkçası Stoacılığın, Zen Budizmi ile pek çok benzerliği olduğunu düşünüyorum.
Bu kitap için, kişinin komodinin üzerinde tuttuğu, kendisine hatırlatmak istediği düşünceleri karaladığı ve adından da anlaşılacağı gibi, kişinin kendi içine derinlemesine bakarak edindiği içgörünün olduğu küçük bir günlüğün karşılığı diyebiliriz. Kitabın özü, kişinin kendini özgür kılmak için dışsallara kayıtsız kalmak üzere kendisini eğitmesi gerektiğidir.
Bir süredir bilişsel davranışçı terapi ile ilgileniyorum çünkü bana kalırsa son zamanlarda psikolojinin en ilginç noktalarından biri bilişsel davranışçı terapi. Bu kitap, bilişsel davranışçı terapinin neden mantıklı olduğunu, bizim için neden iyi olduğunu, nasıl çalıştığını ve belirli sorunlara nasıl uygulanabileceğini açıklamak için okuduğum
En çok sevilen Elizabeth dönemi oyun yazarından müthiş bir komedi daha. Aşkın Emeği Boşuna, Shakespeare'in gerçek adının basıldığı ilk oyundur. 1594/1595 yıllarında yazılmış, 1597'de revize edilmiş ve ilk olarak 1598'de basılmıştır. Bu benim en sevdiğim oyunlardan biri oldu. Shakespeare'in en zor oyunlarından biri olarak nitelendirebilirim çünkü arkaik bir dille dolu. Neredeyse olaysız olmasıyla, Aşkın Emeği Boşuna gerçek anlamda bir şiirsel dil ustasının eseridir. Bana göre oyun kibir temasına odaklanıyor.
Konusunun orijinal olduğu düşünülebilir; yine de ana fikir tarihsel bir arka plandan, daha doğrusu Rönesans'taki neoplatonizmden gelmektedir. Shakespeare'i etkileyen iki büyük isim İtalyan neoplatonistler Giovanni Pico della Mirandola ve Marsilio Ficino olabilir.
İlk dört perde, bir kral ve dört sadık lorduyla ilgili olup, üç yıl boyunca tecritte eğitim almak için bir anlaşma yapar, eğlenceden ve kadınlardan vazgeçerler. Bu, herhangi bir gerçek bilgi sevgisinden dolayı değil aslında kibirlerin kibrini elde etme umuduyla yapılır: ölümsüz şöhret. Tabii ki aşık oldukları kadınlarla karşılaşınca bu plan çabucak rafa kaldırılır.
Oyun, komedinin belirleyici kuralını çiğnemesiyle ünlüdür. Mutlu bir evlilikle değil, Fransa Kralı'nın ölümünün duyurulması ve bunun sonucunda evliliğin ertelenmesiyle sona erer.
Yüzeysel olarak okunursa, pek çok hile ve gerçekleşememiş aşk içeren güzel bir sözlü komedi olan oyun, daha derin bir analiz, doğru-yanlış bilgi ve kültürden, aşkın kökeninden ve aşkın doğasından karmaşık bir dizi konuya değindiği görülüyor. Bu parça her yeniden okumada okuyucuya daha ilginç bilgiler sağlayabilir.
