İrem

... O halde mutluluğumuzun sahnesi, mevcut andır. Bununla birlikte bu mevcut an, her an geçmişe dönüşür ve o zaman da sanki hiç olmamış gibi önemsizleşir. Peki ama mutluluğumuzun yeri neresidir?
Reklam
İsteklerimizin genişlemiş ölçüsüne alışırız ve aynı şekilde buna uygun olarak sahip olduklarımıza kayıtsızlaşırız. Memnuniyetsizliğimizin kaynağı, isteklerin katsayısını yukarı çekme çabamız sürekli yenilenirken bunu önleyen diğer katsayının hareketsizliğinde yatar.
“𝐎𝐩𝐭𝐢𝐦𝐮𝐬 𝐢𝐥𝐥𝐞 𝐚𝐧𝐢𝐦𝐢 𝐯𝐢𝐧𝐝𝐞𝐱, 𝐥𝐚𝐞𝐝𝐞𝐧𝐭𝐢𝐚 𝐩𝐞𝐜𝐭𝐮𝐬 𝐕𝐢𝐧𝐜𝐮𝐥𝐚 𝐪𝐮𝐢 𝐫𝐮𝐩𝐢𝐭, 𝐝𝐞𝐝𝐨𝐥𝐮𝐢𝐭𝐪𝐮𝐞 𝐬𝐞𝐦𝐞𝐥.” (göğsünü saran zincirleri kırıp sızlanmayı kesen kimse, ruhunun en büyük kurtarıcısıdır)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zira nasıl ki balıklar suda, kuşlar havada, köstebek toprağın altında rahatsa, her insan da sadece kendine uygun atmosferde rahat eder; nitekim saray havası da herkes için solunabilir değildir.
"Aklı başında kişi hoş olanın değil, acı vermeyenin peşindedir."
Reklam
insan hep aynı olsa da her zaman kendini anlamaz, tam tersine asıl özfarkındalığını kısmen edininceye kadar kendini sıklıkla yanlış anlar.
İrem

İrem

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir
8.5/10 · 3.507 okunma
“Seni az seviyorum” dedi Derdâ. “Ben daha az” dedi Derda. Bir daha da konuşmadılar. Birlikte olabilmek için kırk yıl, Birlikte ölebilmek için de Bir kırk yıl daha Yaşamışlardı.
Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...
İntihar etmek. Herhangi bir nedeni olduğundan değil. Bütün hayatı tek bir neden olduğundan. Bazı insanlar böyledir. Diğerlerine göre çok daha kırılgan olurlar. Ölümü sırtlarında bir çanta gibi taşıyıp yorulduklarında önce onu açarlar. Her neyse...
Reklam
Belki de bu yüzden, heykeli kendisinden daha yakışıklıydı. İnsanlar öyle hatırlamak istediği için. Zaten her insanın, yaşadıkça uzmanlaştığı bir yan mesleği yok muydu? Geçmiş Tasarımı ve Yönetimi adında müthiş bir meslek!
Ne de olsa, sağlıklı akıl sahibi olanlar, kötülükler karşısında sessiz kalır ya da dava açarlardı. Gidip de ateş etmezlerdi!
Benzerleri körlere kılavuzluk ederken, onlar göz çıkarmak için yanıp tutuşuyordu. Dünya üzerindeki yüz binlerce çocuk askerden farksız olarak, ön bahçedeki köpekler de seçmemişlerdi hayatlarını. Sadece, içine doğdukları vahşetten daha vahşi olmak zorunda kalmışlardı. Ve gözlerini kan bürüdü. Çünkü çocuk askerler gibi, onların da gözyaşı yoktu.
Ama ne önemi vardı artık? Herkesin öyle bir hikayesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği... İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?
Yasin, hiçbir şey yapmayacak ve durmaya devam edecekti. Ölene kadar. Sonra biraz da orada duracaktı. Toprağın altında. Sonra da yok olup gidecekti. Hiç gelmemiş gibi. Dünya üzerindeki bütün insanlardan farklı olarak. Çünkü bütün insanlar bir şeyler yapmış, yapıyor ve yapacaktı. Hatta öldükten sonra bile. Bazıları cennete gidecek, bazıları doğaya karışacak, bazıları da yeniden doğacaktı. Kimse Yasin kadar yok olup gitmeyi göze alamıyordu. Kimse, bir iz bırakmadan kaybolmaya cesaret edemiyordu. Dünyadan gelip geçtiklerine birilerinin şahitlik etmesi şarttı. Varlıklarını süslemek için. Yasin hariç, herkesin, içine gömüldüğü bir piramidi vardı. Öyle ya da böyle, herkesin bir ölümsüzlük planı vardı. Ama Yasin fazla ölü görmüştü. Hayatı boyunca bir savaş alanında yaşamış gibi. Dünya üzerinde hayatta kalan son insan kadar ölü görmüştü. Belki de bu yüzden yok olup gitmekten korkmuyordu. Var olmaktan yeterince korktuğu için...
214 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.