Herodotos "Bir Likyalıya kim olduğunu sorun, size kendi adını, anasının adını ve anasının soyunu söyleyerek yanıt verecektir" diye yazmıştır. Şamlı Nikolas "Likyalılar analarının adını alır, malları miras yoluyla oğullara değil, kız çocuklara geçer" der. Heraclides Ponticus Likyalılardan "Eskiden beri kadınlar tarafından yönetilmişlerdir" diye söz eder.
Kadın olarak kendimizi olgunlaşmış, özgür istence sahip insanlar olarak görebilmemiz, ancak Yahudi-Hıristiyan tanrıbilim öğretilerini, siyasal ve tarihsel kökenlerinin ışığında görmemize, bu öğretilerin sonuçlarının laik yaşamın her yanına işlediğini anlamamıza bağlıdır.
Bunu anlarsak, kendimizi erkeğin sürekli yardımcısı değil, iş yapan kişi; onların süsü ve el altında bulundurduğu destekleyicisi değil, haklarını bilen, sorumluluk sahibi ve yeterli bireyler sayabiliriz. Havva imgesi, biz kadınların imgesi değildir.
Diodoros bir Libya kavmini şöyle anlatır:
Tüm yetke her tür kamu görevini yerine getiren kadınlara verilmişti. Bizde kadınların yaptığı ev işlerine burada erkekler bakıyor ve bunları da karılarının söylediği biçimde yerine getiriyorlardı. Erkeklerin savaş hizmetlerini yüklenmelerine ya da yönetimde görev almalarına, kamu işlerinde çalışmalarına, kadınlara karşı seslerini yükseltecek gücü bulmasınlar diye izin verilmiyordu. Çocuklar doğar doğmaz, onları süt ya da yaşlarına uygun bir besinle doyurup besleyen erkeklerin eline bırakılıyordu.
Kadın uysallıkla ve sessizce öğrensin. Ama kadının öğretmesine ya da erkeği yönetmesine izin vermem; o sessiz kalmalıdır. Çünkü önce Adem yaratıldı, sonra Havva; ve Adem aldanmadı, aldanan ve günah işleyen kadındı... (Timoteosa 2:11-14)