Merve Gençdal

Merve Gençdal
@merve_art
Amelinizde rızâ-yı İlâhî olmalı. Eğer O râzı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O râzı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktizâ ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir. Onları da râzı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.
Reklam
Her şey gibi, elbette gençliğin dahi lezzetleri gidecek. Eğer ibadete ve hayra sarf edilmişse, o gençliğin meyveleri onun yerinde baki kalıp, hayat-ı ebediyede bir gençlik kazanmasına vesile olur.
Dinin enfüsî boyutu olduğu gibi, başkalarına bakan boyutları da vardır. Bir Müslüman "ben kendi âlemimde dini yaşarım, başkalarının durumu beni ilgilendirmez" diyemez. Çünkü nebevi ölçüler çerçevesinde "komşusu aç iken tok yatan biri, kâmil anlamda iman etmiş olamaz." Hizmet Düsturları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mesela, gayet meyus ve matemli olarak ağlayan bir insan, mevcudatı ağlar ve meyus suretinde görür; gayet sürurlu ve neşeli, müjdeli ve kemal-i neşesinden gülen bir adam, kâinatı neşeli, güler gördüğü gibi; mütefekkirane ve ciddi bir surette ibadet ve tesbih eden adam, mevcudatın hakikaten mevcud ve muhakkak olan ibadet ve tesbihatlarını bir derece keşfeder ve görür. Gafletle veya inkârla ibadeti terk eden adam; mevcudatı, hakikat-i kemalâtına tamamıyla zıt ve muhalif ve hata bir surette tevehhüm eder ve manen onların hukukuna tecavüz eder. Lemalar
Senin elin kırık ise, kesilmiş ellere bak! Bir gözün yoksa, iki gözü de olmayan âmâlara bak! Allah'a şükret!
Reklam
İnsanın bedenden ruhun çıkmasına ölüm diyorlar ama asıl ölüm ebediyete bakan latifelerin fâni şeyler uğrunda harcanmasıdır. Bu hal sonsuz hayatı kaybettiren manevi bir intihardır. Bizler bazen birilerine bir muhabbet sırasında "Ne var ne yok? Hayat nasıl gidiyor?" diye soruyoruz. "Ne olsun vakit öldürmeye çalışıyorum." diyor. Bizim bir dakikalık hayatımız için kâinat seferber olmuş çalışıyor. Güneş doğuyor, gezegenler dönüyor bütün ekosistem vazifesini yerli yerinde yapıyor. Biz ise utanmadan bu cümleyi kuruyor, ömür dakikalarımızı sosyal medyada, okey masasında, banka kuyruğunda, haram sevdaların peşinde koşmakta tüketiyoruz. İşte bu hål, insanın madden yaşadığını ama manen intihara doğru gittiğini gösteriyor.
Çıkmazdayım ya Rab.. Hangi duygu ile yürüsem kalbimin yollarında sonu karanlık. Sana çıkmayan her yolda kayboldum, her sevdada boğuldum... Ve şimdi kalbimi acitan, hayatımı zindana çeviren ne varsa hepsini aldim geldim huzuruna. Sen ki yenilenlerin, yorulanların, kırılanların, düşenlerin de Rabbisin! Merhametinle sar yaralarımı... Her şeyin gelip geçici olduğu şu dünyada kalbimi baki olana râzi et...
Bir şeyin ayrılığından alınan acı, kavuşmasının lezzetinden buyukse eğer, böyle bir şeye sevgimizi vermeye değer mi? İnsan, sevgisini Allah'tan başka neye verirse ondan ayrılmanın acısını kalbinde yüzde yüz duyacaksa eğer, kalbe bile bile bu zulüm edilir mi?
İnsan, kalbinde alaka duyduğu şeyleri çoğalttıkça o kalpte Allah'a yer kalmaz. Allah'a yer kalmayan bir kalpte de huzur bulunmaz
- Nasıl yani? - Sıradan bir insan iyiyi ya da kötüyü dışarıdan, yani bir atlı arabadan ya da bir çalışma odasından bekler. Düşünen bir insan ise kendinde bulur.
Reklam
Kılınmamış her namaz, yırtılan bir cennet bileti değil midir?
Muhammed Hamidullah Hocaefendi Fransa'ya gidiyor ve Fransa'da böyle bir mesele anlatırken dinleyiciler içerisinde olan bir bilim insanı ondan etkileniyor. Bu bilim insanı hocanın yanına gide gele bir zaman sonra iman ediyor ve bir gün hocaefendinin yanına gelip: "Hocam bir durum var. Ben iman ettim, her şey tamam, aklıma, mantığıma yatıyor. Domuzun haram olmasıyla ilgili de bir problemim yok ama domuz etini çok seviyorum bırakamıyorum." diyor. Hocaefendi kendisine gelen bu insana: "Sen namazını kıl, domuzu da ye, bir gün gelecek o namaz domuzu kovacak." diye karşılık veriyor. Ne kadar ince bir yaklaşım. Çünkü İslam'da sövmenin bir yeri yok. Sabaha kadar Ebu Cehil'e sövsen zerre sevabı yok. Ama zihninden bir Ebubekirlik(ra) geçirip amel etmesen o düşüncenin sevabı var. O zaman şunu anlamamız gerekiyor, "bu din sövme dini değil" sövme dini olsaydı bunun karşılığı verilirdi. Demek başka bir şey var. Gayrete, hamiyete sevk ediyor seni. Sürekli karanlığa küfretme hadi sen de bir yerlerden meşale yak, ışık taşı diyor. Hal böyleyken de insanların ufacık parçalardan ümitlerini kırıp onları ye'se (ümitsizliğe) sevk etme noktaları çok makul olmuyor.
Namazını düzenli ve güzel kılan insan, başına ne gelirse gelsin hatta ölüm bile gelse korkmaz ve: "Istediği kadar gelsin, ben Allah'a fitratımın borcunu ödemişim." der, ölümü bile gülerek karşılar..
İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.
103 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.