Günün bitmesine dakikalar var ve ben derin bir nefes alıp arkama yaslanıyorum. Okuduğum kitabın bitmesine henüz birkaç bölüm daha var sanıyordum, oysa ki biraz önce son bölümün son satırlarını okumuşum. Gerçekten bittiğine kanaat getirdikten sonra ‘‘vay canına’’ diyorum ‘‘ne kitaptı ama’’.
Damızlık Kızın Öyküsü’nü bitirdiğimde kurtulduğumu
İncelemeniz o denli kaliteli ve bilgilendirici ki kitabı okumuş kadar oldum. Şu konuda size katılıyorum isim verilmese bile kadınlar şu çağda bile bu şekilde sınıflandırılıyor haklarının olduğu söylense de yapılan baskı ve yetiştirilme tarzı sebebiyle bir çok şeye engel olunuyor. Bir çok kadın eğitimden uzak tutulup bir koyun gibi güdülmek isteniyor. Yapılan bu hamleleri yapan kimi zaman erkekler kimi zaman başka kadınlar oluyor ne yazık ki.
Ayşe hanımcım, yorumunuzu için çok teşekkür ederim.
Kitabı okumamın ve incelemeyi yazmamın üzerinden bir hayli zaman geçti, maalesef ki değişen bir şey olmadığı gibi kötüye giden bazı durumlar da var. :(
İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır.
Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz. Herkes ancak biraz kendi komşusuyla meşgul olur. Herkes ancak bir iki düşman için kin, ancak üç dört dost veya akraba için haset veya muhabbet ve ancak beş altı vücut ve ruh için bir zaaf, bir temayül veya bir aşk duyar ve beşeriyetin üst tarafı bize tamamen yabancı gibi karanlık kalır.
Elimizden akıp giden, karanlık, kasvetli, bizi zavallı kılarak boğan günlere yemeklerle, buğularla, kokularla, seslerle güzel bir gün süsü veririz. Kahveler içer, sigaralar tüttürürüz bunun için.
"Ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz.”
"Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?”
“Ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz.»
“İyi ya, boş değildi kucağım.”
"Ama yandınız, kül oldunuz.”
"Ama vardım, kül bunun kanıtı.”