Merv

Merv
@mervinzeynep
ODTÜ
30 Nisan 1992
6 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
“Erkekler bir süredir ilişkilere yenilik getirmeyi beceremiyorlar, ana sorun bu bence, dedi. Son yıllarda sürekli olarak gelişen, değişime uğrayan kadın imgesiyle uyum sağlayamıyorlar. O zaman da hırçınlaşıyorlar. Kaç yüzyılın alışkanlığını kırma çabası yoruyor, hırpalıyor. Akıllarıyla onayladıkları, bilinçle özledikleri bir kadın, arkadaş-karı-ana olabilen bir sevgili, önce coşturuyor onları ama zamanla karşılarındakini sindirmeye, baskı altına alıp alıştıkları kadına indirgemeye çabalıyorlar. Çocuklaşıyorlar, saçmalıyorlar ve büsbütün hırçınlaşıyorlar. Tam bir kısırdöngü.” Varlığımızı kabul ettirmek için değil, kadınlığımızı doyasıya yaşadığımızı anlatmak için haykırdığımız 8 Mart’lara… Kutlu olsun
Sayfa 280
Reklam
Ne bulsam okuyordum. Ama bir gün “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı okudum, o günden sonra da aynı adam olarak kalamadım. Eğri miyim doğru muyum bilemem, ama her neysem sorumlusu Nâzım’dır.
Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kitaplığımı yazıhanenin üstüne yerleştirip duvara dayadım. Bir kitaplığı olmak çok hoş bir şeydi… Bu güzel duygunun itişiyle kitap almakta okuma hızımı aşan bir dönem yaşadım.
Sayfa 11
“Benimsediğim temel bir doğal yasaya göre, doğadaki bireyler karşılıklı etkileşmelerinde kendi iç örgütlenmelerini korumak yönünde güçlü bir direniş içindedirler. Bu arada insanlar da bu direniş öğesi ile mutluluklarını sınırsızlık, ölümsüzlük duygularında arar. Maddesel anlamda ölümsüz olabileceklerine kendilerini inandıramadıkları için de kimileri çocuklarına kendilerinin devamı gözü ile bakmak, kimileri de toplumda bırakacaklarını umdukları anılarla bir ölümsüzlük ve mutluluk duygusuna bir bakıma erişebilirler.” Cahit Arf
Sayfa 7
Reklam
Kütüphaneleri hala şaşırtıcı buluyorum; hala daha iyi olan içgüdülerimize seslendiklerini düşünüyorum. Kütüphane yeryüzünde bir şey satın almak, birilerini tanımak ya da herhangi bir şeye inanmak zorunda olmadan girebileceğiniz pek az yerlerden biri. Sahip olduğumuz en eşitlikçi alan. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bizi kuşatıp yutmakla tehdit eden sorunların özünde elbette eşitsizlik -ve de o eşitsizlikten ötürü kadın erkek, çoluk çocuk herkese acı çektiren felaketler- var. Yaşadığımız şu yangın günlerinde, kütüphanenin kurumsallığından yüz çevirmek suçlu hissettiriyor. Umut tüylü bir şeyse, kütüphaneler kanat olmalı.
Sayfa 51
Bir düşünce, yalnızca sahibi için değer taşıyan kişisel bir mal olsa, bunun tadını çıkarmaktan alıkonma nedeniyle görülen zarar da yalnızca kişisel olsa, bu zararın az ya da çok sayıda insana verilmiş olması arasında bir fark olurdu. Ama bir düşüncenin dile getirilmesinin engellenmesine özel olan kötülük, bunun tüm insan ırkını yoksun bırakıyor olmasıdır; hem bu kuşağı hem de sonrali kuşakları, hem bu görüşe karşı çıkanları hem de bu görüşü benimseyenleri, özellikle de onları. Eğer bu doğru bir görüşse, yanlışın yerine doğruyu koyma fırsatından yoksun bırakılmışlar demektir; eğer yanlışsa, o zaman da doğru görüşün yanlış olanla çarpışmasından doğacak daha açık algıdan ve bunun bırakacağı canlı izden olacaklardır, bu iz de neredeyse bir o kadar büyük bir yaradır.
Sayfa 12
“Siz buna mı özgürlük diyorsunuz? Benim özgürlükten anladığım dilediğini yaşarken, hissettiğini yaşatabilmektir bir başkasına. Gitgide çirkinleşiyorsunuz gözümde..”
“Ursula, bir konuşmasında kadınlara şöyle sesleniyordu: “Daha çok kız kardeşimin yükseklere kanat çırpmasını istiyorum. Zira özgürlük, hiçbir zaman kadınların kolay kolay elde edebildiği bir şey olmadı.” En çok kadınlara ve ejderhalara inandı.”
"Bir parça şiirin zihnimize böyle işlemesi ve adımlarımızı onunla uyumlu atmamıza neden olması ne kadar tuhaf."
Reklam
“Aslında, matematikçiler her zaman biraz anormaldir.”
“Yazık; insanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor.”
“Yüzlerce isim geldi geçti çoğunu iplemedim, “Atatürk” dediler önümü ilikledim.”
Yaşamak güzel şey Nazım ama en güzeli güçlü ve umutlu yaşamak. Güçlü olmam gerektiği bilinciyle büyüdüm ben her zaman. Sevgi dışında kimseye muhtaç olmamam, her işimi kendim yapabilmem, yorulmaktan korkmamam gerektiğini düşünüp durdum. O yüzdendir ki pek böyle derdini, sıkıntısını anlatabilen bi insan olmadım. Dertlerim tek başıma çözemeyeceğim
“Göğsün yeter benim yüreğim için, kanatlarım yeter özgürlüğüne.”
“Gözlerinden, burnunun, üst dudağına düşen fark edilmez incecik gölgesinden öperim canım. Öperim ömrüm. Yaşşa! Senin, yine senin.”
Reklam
"Ah, bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri! Yanılsak da zararı yok! Bu yüze olmazsa ötekisine yükleriz saydıklarımızı. Yanılmamız muayyen bir insan içindir, insanlar için değil. o halde yanılmıyor sayılırız."
“HIPPOKRATES: Tartışmamız sonucunda, matematik çalışmaya başlamam gerektiğine tümüyle ikna oldum. Sana bunun için minnettarım. Fakat, söyle bana, sen neden matematikle uğraşmıyorsun? SOKRATES: ..işin aslı ben de bir çeşit matematikçiyim, ancak farklı bir türden. Her zaman dikkatle dinlediğim, 'kahin' olarak da adlandırabileceğin bir iç ses, yıllar önce bana şu soruyu sormuştu: "Matematikçilerin kendi asil alanlarında sağladıkları büyük ilerlemenin kaynağı nedir?" Ben de şöyle cevaplamıştım: "Sanırım, matematikçilerin başarılarının kaynağı onların metotları, kullandıkları mantığın yüksek bir standarta sahip olması, hiçbir taviz vermeden tam doğruluk için çabalamaları, her zaman temel ilkelerden yola çıkarak kullandıkları her kavramı tam olarak tanımlama ve tutarsızlığa düşmekten kaçınma alışkanlığı taşımaları." İç sesim, cevap olarak şunu söyledi: "Pek iyi, Sokrates, bu düşünme ve ispatlama metodunun yalnızca sayıların ve geometrik formların araştırılmasında kullanılabileceğini düşünmenin sebebi nedir? Niçin yurttaşlarını aynı yüksek mantıksal standartların diğer tüm alanlarda, örneğin felsefe ve politikada, özel ve kamusal yaşama dair güçlüklerin tartışılmasında da kullanılabileceğine ikna etmeye uğraşmıyorsun?" O zamandan beri, benim amacım bu oldu. Açıkça ortaya koyduğum gibi, bilge olduğu düşünülenlerin çoğu, cahil aptallardır. Akıl yürütmeleri sağlam bir temelden yoksundur. Çünkü bu insanlar -matematikçilerin tersine- tanımlanmamış ve ancak yarı yarıya anlaşılmış kavramlar kullanırlar.”
“Kadındın, ama önce insandın. Güzeldin, ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım. Bana, “Çok yazıyorsun” diyorlar. Bir insana, “Sen çok yaşıyorsun, artık öl” denir mi? Benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki!”
“Yüreğim getirdi beni geldiğim yere, işte böyle...”