Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım,
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım,
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım,
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım,
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım,
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım,
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım,
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım,
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım,
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın,
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım...
Cebrail gelip buyurdu:
-Ey Allah'ın Resûlü! Rabbin diyor ki: Eğer İbrahim'i dost edindimse seni de sevgili edindim. Benim için senin üstünde mahlûk yoktur. Yeryüzünü ve insanları da senin değerini onlara bildirmek üzere yarattım. Sen olmasaydın, onlar da olmazdı.
Cemâlin matla-ı nûr-ı Hudâdır yâ Rasûlallah
Bu ikrâm enbiyâ içre sanadır yâ Rasûlallah
(Bayburtlu Zihni)
Allah'ın (veya hidayetin) nurunun yansıyıp doğduğu yer senin yüzündür ey Allah'ın elçisi;
ve bu ikram bütün nebiler içinde yalnızca sana verilmiştir.
Mevlid kandilimiz mübarek olsun
BANA DEDEMİ ANLAT
Peygamber efendimizin torunu Hz. Hasan, Hz. Hatice'nin oğlu Hind ibni Ebu Hale'ye: "Dayıcığım! Bana dedemi anlat!" dedi. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'i çok iyi anlatmasıyla ünlü Hind radıyallahu anh onu şöyle anlattı:
Peygamber Efendimiz irice yapılı ve heybetliydi.
Yüzü