Mehmet Akif, Ağzı meyhaneye rahmet okuturken hele bak Bana gelmiş de şeriatçı kesilmiş avanak diye yakınırken, deyimi pek güzel kullanmış. Türkçede bu deyimin nasıl türetildiğine dair, şöyle bir hikâye mevcuttur: Hırsızın biri hastalanmış ve sekerat-ı mevt halinde iken Allah'a şu yolda dualar edermiş: — Yüce Allah'ım!.. Dünyada nasibim hırsızlıktan imiş. Ne kazandı isem bu yolla kazandım. Çoluk çocuğumun kursağına helâl lokma girmedi. O kadar insanın ahım aldım, hakkını yedim. Bu kadar günah ile Senin yüce huzuruna nasıl çıkayım! Arkamdan beni hayırla anacak kimse de yok. Bilâkis herkes beni lanetle anacak. Affet Allah'ım!... Hırsızın delikanlı oğlu, bu hâle bakıp babasına demiş ki: — Baba, sen hiç merak etme. Ben seni her gün rahmetle andırırım, için rahat olsun. Hırsız ölmüş. Evin geçim yükü oğlana geçmiş. Delikanlı babasının mesleğini sürdürmeye kararlı. Başlamış hırsızlığa. Ancak babasının aksine, girdiği her evi âdeta kuruturmuş. İğneden ipliğe ne var ne yoksa alır, ev sahibine çıplak odalar bırakırmış. Öyle bir zaman gelmiş ki, evleri soyulanlar, eski hırsızı, yani delikanlının babasını arar olmuşlar. Diyorlarmış ki: 58 — Babası da hırsızdı ama, Allah rahmet eylesin ihtiyacı kadar çalardı. Bunun gibi açgözlü ve arsız değildi. Bir hırsıza da rahmet ancak bu kadar okunur!
Ölüm ikiye ayrılır: İstek dışı olanı: mevt-i tabii (doğal ölüm). Bir de isteğimize, kendi tercihimize bağlı olan bir ölüm türü var: mevt-i iradi.
Reklam
Evvelâ "kırmızı ölüm" (mevt-i ahmer). Şehvetin ölümü. Hırs ve ihtirasların. Alışkanlıkların (muradât''ın), alışkanlıklardan dolayı oluşmuş yakınlıkların (menusât''ın)...
İkincisi "beyaz ölüm" (mevt-i ebyez). İştahın ölümü. Tokluğun, tıkınmanın. Açlığı tatmanın, açlığın lezzetine kavuşmanın bir diğer adı da "beyaz ölüm". Yemeden içmeden bile bile kesilmenin... özgürlüğün...
Üçüncüsü "yeşil ölüm" (mevt-i ahder). Kıyafetin ölümü. Giyimden kuşamdan uzaklaşma. Libası terketme. Her türlüsünü. ... Sadece bedeni değil, kalbi örten giysileri de çıkarmaktır "yeşil ölüm". Makamdan, mevkiden, rütbe ve ünvanlardan soyunup Hak karşısında çıplak kalmaktır. Cehenneme değil, cennete gireceklerin listesinde bile okunacak bir ada mâlik olmamaktır. İsimsizliktir. Şöhretsizlik.
Peki dördüncüsü? İslâm irfan geleneğini diğerlerinden ayıran da ölümün bu rengidir. Nakşîliğin sırrı ölümün bu dördüncü rengindedir. Ölümün son rengi siyah ey tâlib! Çünkü dördüncüsü "siyah ölüm" (mevt-i esved). Artık kurtulmak, ayrılmak, kaçınmak, yapmamak sözkonusu değil. Yani "siyah ölüm", bir eylemsizlik değil, negatif bir eylem ise hiç değil. Bilâkis halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ızdırabını yüklenmek demek "siyah ölüm''. İnsanın dertleriyle hemhâl olmak da nefsi öldürmenin diğer bir adı. Kendinden, derviş kibrinden, yalnızlığının keyfinden uzak durmak. Kitlenin içinde bir karınca hâline gelmek. Ezilmek. Çiğnenmek. Gürültünün arasında. Hizmet uğruna. Nefsin rağmına. Manastırdan çıkmak yani. Tekkeden ayrılmak. Kendi gönlünle başbaşa kalmaktan vazgeçmek. Hira''yı terketmenin diğer adıdır "siyah ölüm". Zaten ölmüş olanın ölümüdür. Hakikate ermiş olanın. Ferdiyetin ölümü.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.