Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bakın böyle bir deprem haberi mü'mince bir haber değildir. Ölümün hakikatini bilen adam böyle haber sunmaz! Der ki: “Bugün Erzincan'da 50'si 15 yaş altı olmak üzere 100 kişinin vefat ettiği bir deprem oldu. 50 tane 15 yaş altı genç kardeşimiz otomatikman cennete gittiğinden dolayı onları tebrik eder, ailelerine sabır diler ve cennette kavuşmalarını niyaz ederiz.” Nasıl oldu? Çok güzel oldu değil mi? “Diğer ölen 50 kişiden birçoğunun günahlarına bu deprem kefaret olurken, birçokları da şehitlik gibi bir mertebeye yükseldikleri için onları tebrik eder, ailelerinin de onlarla cennette olmalarını niyaz ederiz.” Soruyorum, bizim ölüm haberleriyle bunun hiç alakası var mı? Dini, televizyondan öğrenirsek durum böyle olur işte. En ufak şeyde bütün psikolojimiz alt üst olur. Neden? Çünkü öbür tarafı düşünerek hareket etmiyoruz. Ahiret için değil, kök saldığımız bu dünya için yaratıldığımızı düşünüyoruz. Problem var. Ve Bediüzzaman Hazretleri muazzam bir açılım yapıyor: “Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir.”
Mevt, tebdil-i mekândır, ıtlâk-ı ruhtur, vazifeden terhistir; idam ve adem fenâ değildir.
Sayfa 7
Reklam
İşte Hazret-i Yunus aleyhisselâmın birinci vaziyetinden yüz derece daha müthiş bir vaziyetteyiz. Gecemiz, istikbaldir. İstikbalimiz, nazar-ı gafletle onun gecesinden yüz derece daha karanlık ve dehşetlidir. Denizimiz, şu sergerdan küre-i zeminimizdir. Bu denizin her mevcinde binler cenaze bulunuyor, onun denizinden bin derece daha korkuludur.
Haşirde bütün zevi’l-ervâh ihyâsı, mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sineği, baharda ihyâ ve in‘âşından kudrete daha ağır olamaz.
Şu kâinat öyle bir saraydır ki o sarayda mütemadiyen tahrip ve tamir içinde çalkalanan bir şehir var ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir âlem var.
Kâinat terkiblerindeki intizam, cereyan-ı ahvaldeki nizam, suretlerdeki garabet, nakışlarındaki zînet, yüksek hikmetler, eşyadaki muhalefet ve mümaselet, camidattaki muavenet, birbirinden uzak olan şeylerdeki tesanüd, hikmet-i âmme, inayet-i tamme, rahmet-i vasia, rızk-ı âmm, hayatlar, tasarruf, tahvil, tağyir, tanzim, imkân, hudûs, ihtiyaç, zaaf, mevt, cehil, ibadet, tesbihat, daavat ve hâkeza pek çok sıfatlar lisanlarıyla Hâlık-ı Kadîm-i Kadîr'in vücub ve vücuduna ve evsaf-ı kemaliyesine şehadet ettikleri gibi; esma-i hüsnayı tilavet ederek, Cenab-ı Hakk'a tesbih ve Kur'an-ı Hakîm'i tefsir ve Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) ihbaratını tasdik ediyorlar.
Sayfa 54
Reklam
Bazen ağlar, bazen güleriz. Gün olur aynı yuva içerisinde kader birini ağlatırken, diğerini sevindirebilir. Akif’in Farsça’dan çevirdiği bir şiirdeki şu beyitler bunu ne güzel anlatır: “Yâdında mı doğduğun zamanlar? / Sen ağlar idin, gülerdi âlem / Bir öyle ömür geçer ki, olsun / Mevtin sana hande halka matem.” (mevt, ölüm; hande, gülüş anlamına gelir)
Sayfa 151Kitabı okudu
Hayat, Hâlık'ın ehadiyetine bürhan olduğu gibi mevt de devam ve bekasına bir delildir.
İnsan-ı mü'mine nur-u iman ile gösterir ki: Mevt, i'dam değil; tebdil-i mekândır. Kabir ise, zulümatlı bir kuyu ağzı değil; nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. İman ve Küfür Müvazeneleri - 74
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.