Ey bîçareler! Bu dünya bir misafirhanedir. Her günde otuzbin şahid, cenazeleriyle "El-mevtü hak" hükmünü imza ediyorlar ve o davaya şehadet ediyorlar. Ölümü öldürebilir misiniz? Bu şahidleri tekzib edebilir misiniz? Madem edemiyorsunuz; mevt, Allah Allah dedirtir. Sekeratta Allah Allah yerine; hangi topunuz, hangi tüfeğiniz, zulümat-ı ebedîyi o sekerattakinin önünde ışıklandırır, ye's-i mutlakını ümid-i mutlaka çevirebilir? Madem ölüm var, kabre girilecek; bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfek denilse; bin defa Allah Allah demek lâzım gelir. Hem Allah yolunda olsa; tüfek de Allah der, top da Allahu Ekber diye bağırır, Allah ile iftar eder, imsak eder.
Ahlâk'ın esas mevzâu "Vazife"den ibarettir. Bu vazifenin icrası vâcib ve mukaddestir. Böyle olmazsa ismen vazife kalsa bile hakikatta vazife sayılamaz. Vazifenin vâcibü'l-icrâ[=uygulanması gerekli] ve mukaddes olabilmesi için mukaddes bir esasa dayanması icap eder. Bu mukaddes esas ise kısaca "tek fikir"den ibaret olup bu da "Ba'sü ba'de'l-mevt" ve "mükâfat ve mücâzat" fikriyle ifhâm edilmiş olur. Bu fikirler sisteminin toplamı ise bir "din" olur. Bu esaslar aradan çıkarılır ise ahlâk'ın bir mânâsı kalmaz. Vazife denilen ağır borcu ifa için bir sebep de kalmaz. Dinsizlik ile hâsıl olabilecek "fazilet" gizli vahşet kanunlarını cezalandırmak ve hükûmet kuvvetleriyle "zahiren" fenalık yapmaktan ibaret kalır ki böyle bir hale "fazilet" adı verilemeyeceği meydandadır.
Sayfa 62 - ba'sü ba'de'l mevt: Kıyametten sonra ölülerin tekrar diriltilmesi.
Reklam
Mevt, tevehhüm edildiği gibi dehşetli değil
Hayat, Hâlık’ın ehadiyetine bürhan olduğu gibi, mevt de devam ve bekasına bir delildir.
Sayfa 18 - RNK
Murad Hüdavendigar: “Kader; diye mırıldandı. “Bayezid'i padişah yapın. Biz zeval bulduk diye devlet zeval bulmasın” Ancak o zaman Vezir-i Azam Cendereli (Çandarlı) Halil Paşa oğlu Ali Paşa kendisini toparlayabildi. Gözlerinin bütün yaşını içine akıta akıta Şehzade Bayezid'e haber saldı: “Tiz gelsün, sahib-i devlet mevt oldu, taht ve baht kendünündür.”
Rabbimiz'i hatırlatacak dostlar lazım..
Cenâb-ı Hak,"Bana yönelen kimsenin yoluna uy" (Lokman 31/15)buyurmuştur. Onlarla kalben irtibat insanı gafletten korur. İnsan ekşi bir limonu yediğini hayal etse hakikatte de ağzı sulanır. Cenâb-ı Mevlâ'nın kemal sıfatlarının üzerinde tecelli ettiği bir Hak dostu ile hayali de olsa irtibatlı olmak, ondaki güzellikleri ayna gibi kalbimize yansıtır. Gönlü Allah sevgisiyle doldurur. Kendileriyle sohbet edebileceğimiz, Allah yolunun inceliklerini öğrenebileceğimiz, muhabbetleriyle kalbimizi nurlandıracağımız, yanlışa saptığımız zaman bizi ikaz edecek, bize Rabbimiz'i hatırlatacak dostlara ihtiyacımız var. Her ne kadar gaflete dalmış olursak olalım, tövbe edip Allah yoluna girebiliriz. Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi:"Günahtan tövbe eden bir kimse hiç günah işlememiş gibi olur." Mümin her yerde, her zaman tövbe edebilir, etmelidir de... Allah dostlarının şahitliğinde tövbe etmek de hakiki bir dönüşe vesile olur. Hayatımızda yeni ve temiz bir sayfa açılır , Çünkü onlar kendileri için tövbe ettikleri gibi, bizim için de istiğfar ederler. Nazarlarıyla da kalbimizde ilâhî muhabbetin yerleşmesine vesile olurlar. Kalpteki kasvetin gitmesi için ölümü anmak da iyi bir yoldur."Rabita-i mevt" adı verilen ölüm düşüncesi; uzun emelin, dünyada ebedi kalacakmış gibi hayallere dalmanın önüne geçer ve hayatımıza istikamet verir.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.