Dağlar, uçurumlar insanoğlunun gönlü hoş olsun diye yaratılmamıştır. Korkunçtur onlar, ürkütücüdür… Zavallılığımızı öylesine acı bir biçimde yüzümüze vururlar ki, hep ölüm korkusuyla, tasasıyla yaşarız.
Rus edebiyatının Dostoyevski ve Tolstoy’dan ibaret olmadığını anlamamı sağlayan romandır. Kişilerin gerçekliğe yakınlığı, olayların olağan sürmesi, aşkın acıları doğurması, zamanın su gibi aktığı ve kimsenin doğası gereği öz benlik çizgilerinden çıkamadığı çok hoş bir kitap.
Herkes doğasını yaşar felsefesiyle detaylandırılan, okuyucuyu sarıp sarmalayan ve İvan Gonçarov tanımanız açısından bu romanı okumanızı tavsiye ederim.
“İyiliğin bir nedeni varsa, iyilik değildir artık o. Sonucu, yani ödülü varsa iyilik olmaktan çıkmıştır. Öyleyse iyilik, neden ve sonuçlar zincirinin dışındadır.”
“Aile yaşamında bir şey yapabilmesi için karı koca arasında ya kesin bir anlaşmazlık ya da sevgi dolu bir anlaşma olmalıdır. Karı koca arasında ilişki belirsizse, anlaşmazlık da, sevgi dolu anlaşma da yoksa, bu durumda hiçbir şey yapılamaz.”
Tolstoy’un Savaş ve Barış’ından sonraki en ünlü eseri. Yine tuğla gibi bir kitap. Okumakla bitmiyor.
Kitap ana hatlarıyla 7 kişinin olaylar silsilesi ve karışık birliktelikleri konu alıyor. Tabi Tolstoy klasiği olarak toplumsal sorunlara, dini sorgulamalar ve irdelemeler ve yalnızlık kavramlarını okuyucuya sunarken, detaylardan kaçınılmıyor.
Baş karakter Anna’nın dürüst, gizli kapaklı iş yapmaması ve topluma meydan okuyan tavrı cezasız kalmıyor. İki yüzlü toplum Rusya’da da var. Suç ortağı Vronsk’inin bu cezadan nasibini almaması yine toplumun cinsiyetçi ve bireyci tutumuyla ilgili. Bahsedilen toplum orantısız cezayı Anna’ya keserken, Anna da bu yükü tek başına kaldıramadığı için Vronsk’i ye devrediyor. Levin, vicdanı temsil ederken belki de Tolstoy’u canlandırmakta.
Anna KareninaLev Tolstoy · İletişim Yayınları · 201339,3bin okunma