İnsanların eşyalarından birini kullanmak zorunda kalması bir mutsuzluk, diye düşündü Augusto, onları kullanmak zorunda kalmak. Kullanma bozuyor, hatta bütün güzelliğini yok ediyor. Nesnelerin en soylu görevi seyredilmektir.
Burada, bu zavallı yaşamda Tanrı'yı sömürmekten başka yaptığımız bir şey yok; tüm kötülüklerden bizi koruması için bir şemsiye açar gibi açmaya kalkıyoruz onu.
‘Peki şimdi, nereye gidiyorum? Sağa mı sola mı döneyim?’ Çünkü Augusto yaşamda yolculuk etmiyordu, dolaşıyordu. ‘Bir köpek geçmesini bekleyeceğim,’ dedi kendi kendine, ‘sonra onun yöneldiği ilk yola sapacağım.’
‘Ama bu çocuk,’ diyordu Augusto, düşünmekten çok, kendi kendine konuşarak, ‘yere eğilmiş ne yapıyor ki? Karıncaları seyrediyor, kesin! Karınca, püf! En iki yüzlü hayvanlardan biri! Dolaşmaktan başka bir şey yapmaz ve bizi çalıştığına inandırır.'