içimizde şeytan yok. içimizde aciz var.. tembellik var.. iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.
fakat içimde öyle bir şeytan var ki... bana her zaman istediğimden büsbütün başka şeyler yaptırıyor. onun elinden kurtulmaya çalışmak boş... yalnız ben değil, hepimiz onun elinde bir oyuncağız.
demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
bazen gerçeğin ne olduğundan çok nasıl göründüğünü önemser insan. fakat hayat insana gördükleriyle değil, görünenin içine gizlenen gerçekleri anladığında tecrübe kazandırır.
insanın elde ettiği güç, iktidar, para aslında onun gerçek kişiliğinin çiçek açmasını sağlayan mevsim değil miydi? insanın tohumu bozuksa mevsimin suçu neydi?
aman yarabbi! sevmek bu muydu?.. insanı sanki bir mengene içinde sıkıp da birisinin ayakları altına ezik, bitik, can çekişerek atmak isteyen bu öldürücü şey, sevmek bu muydu?..
anılar hava ve zaman etkisiyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sayfa biçiminde kalır. zamanında en çok etki eden şeyler, anılar tablosunda en derin kazılır.