İnsan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarar?
Otelleri sevdim. Kiralık odaları. Terk edilmiş binaları. Tavanı yüksek evleri...
Ben misafir olmayı seçtim.
Tabiî, herkes gibi benim de bir ailem vardı ve onların da değişik yerlerde değişik evleri oldu. Ama insan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarar? Otelleri sevdim. Kiralık odaları. Terk edilmiş binaları. Tavanı yüksek evleri... Ben misafir olmayı seçtim.
GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL
İki melek yeryüzünü insan kılığında dolaşmaya çıkmışlar. Akşam olmuş... Kentin en zengin semtinde lüks bir villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar... Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları. Yemek falan teklif etmemişler. Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp “Geceyi burada
Ama insan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarar? Otelleri sevdim. Kiralık odaları. Terk edilmiş binaları. Tavanı yüksek evleri... Ben misafir olmayı seçtim.
bir zaman sonra zımpara ve cila istiyor tarih
havaya karışıyor toz, senin adını hatırlamıyor
incelip epridiğini eksiğin gediğini fark etmiyor
Leviathan! seni
boğmak için seviyor denizini
biz günlerce tavana bakıp ölülerin adım sayıklıyoruz
süt sağıyor kadınlar körlerin gözlerine
ağaçsızız, yağmur toplamıyor burada gökyüzü
yürümek
Sayfa 28 - *Almancada Stolperstein denilen Tökezleme Taşı, II. Dünya Savaşı sırasında evlerinden alınıp toplama kamplarına götürülen insanların anısına Gunter Demnig tarafından gerçekleştirilmiş projenin adı. Her kaldırımda evlerinden çıkıp bir daha geri dönmemiş kiKitabı okudu
İnsanları seven, çok seven, onlar için bir çok şeyler yapmak isteyen bir insan olabilmek ihtirası içimde doğuyor. Vücudumun ve sinirlerimin kısıldığını hissediyorum. Ne büyük bir arzu ve ne çabuk arzularımın kırılışını duyuyorum. Haletiruhiyem bir hayal inkisarına müsait olmadığı için derhal bir sergüzeştçi ruhuyla doluyorum. Doludizgin bir sergüzeşte doğru yeniden koşmak. Sonra yeniden bozulacak uykularımı, aile saadetlerimi, şunları bunları, kaloriferli odaları, radyo makinesinin konuştuğu modern dekorlu bir misafir odasını, şehrin, insanın bütün hayallerini hapseden, sergüzeştlerini mahveden sinemalarını düşünüyorum. Hayır! Bu da olmayacak. O halde? O halde pekala minimiş bir insan zerresi halinde, karınca kaderince, insanları sevmek de mümkündür amma…
Bir küçük insan zerresi halinde bu sabah, bütün insanları, çocukları, kuşları, yemişleri sefilleri ve açları beyhude bir sevgiyle seviyor, kederlenmeye zaman kalmadan birdenbire bir sıçrayışta ayağa kalkıyorum. İlk vapuru karşılamaya koşuyorum. Ve bekliyorum. İlk vapurdan bin bir yabancı çıkıyor. Bir dost çehresi bulamıyorum. Bir şeyler anlatmak ihtiyacındayım. Vapurdan kimseler çıkmayınca kaleme kağıda sarılıyorum.
Tabiî, herkes gibi benim de bir ailem vardı ve onların da değişik yerlerde değişik evleri oldu. Ama insan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarar? Otelleri sevdim. Kiralık odaları. Terk edilmiş binaları. Tavanı yüksek evleri... Ben misafir olmayı seçtim.
İnsan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarar? Otelleri sevdim. Kiralık odaları. Terk edilmiş binaları. Tavanı yüksek evleri…Ben misafir olmayı seçtim.