Bağdat’ın işgali, İslam tarihinin en yıkıcı hadiselerinden biriydi.Şehrin düşüşünü artık olağan hale gelmiş olan Moğol katliamı takip etti.Tahmini olarak 200 bin ile 1 milyon arasında değişen çeşitli rakamların verildiği şehrin Müslüman nüfusunun tamamı öldürüldü.Yalnızca şehirdeki Hıristiyan cemaatin canı bağışlandı.Halife el- Me’mun tarafından ilmî çalışmaları yeni ufuklara taşımak için kurulmuş olan Beytü’l- Hikme yerle bir edildi.Burada bulunan kitaplar Dicle Nehri’ne atıldı ve yüzlerce yıllık bu eserlerden akan mürekkep nehrin suyunu siyaha dönüştürdü.Matematik, fen, coğrafya, tarih, ilahiyat ve fıkıh ile ilgili binlerce eser sonsuza dek kayboldu.Bu kayıptan dolayıdır ki, bugün yalnızca Altın Çağ’da yaşamış İbnü’l- Heysem, el- Birunî ve İbn Sina gibi büyük âlimlerin eserlerinin bir bölümüne sahibiz.Dicle’ye atıldıkları için kendilerinden haberdar olmadığımız daha nice keşiflerle ilgili bir daha hiçbir bilgi elde edilemeyecek.Yüzlerce yıllık bilgi kaynağı yok edilirken, Hülagü tarafından esir alınmış olan Halife’nin kendisi de gösterişli halılarından birine sarılarak Moğol süvarileri tarafından çiğnenmek suretiyle öldürüldü.Abbasi halifeliği, Abbasi ailesine mensup bir zatın katliamdan kısa bir süre sonra Kahire’de halife ilan edilmesiyle yok olmaktan kurtuldu.
Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren - Mevlânâ Mücadelesi…
Mevlânâ Celâlü’d-din-i Rumî & Ahi Evren Hâce Nasirü’d-din Mahmud
(Nam-ı Diğer Nasreddin Hoca)
***SPOILER İÇERİR***
Tarihin karanlık sayfalarında izi kaybettirilen günümüze sadece fıkraları ile anılıp geçilen bir karakter olarak yansıtılan Nasreddin Hoca ile diğer tarafta
Moğol Şehzadesi Kongurtay'ın, ( 1282 ) Türkmen katliamı sırasında, Karaman Türklerinin yurtları bir çember halinde kuşatılmak suretiyle yaşlı, genç, çocuk demeden imha edilmiştir.
...Tam bu şurada Baycu komutasındaki Moğol Ordusu, Anadolu'ya girdi. Sultan II. Gıyasü'd- din'in topladığı 80 bin kişilik bir ordu. Kösedağ mevkiinde Moğol ordusu
karşısında ağır bir yenilgiye uğradı(1243). Anadolu'da ilerlemeye devam eden Moğol Ordusu, Tokat ve Sivas'ı savaş yapmadan teslim aldı ve bu iki mamur şehri yağmaladı. Fakat Kayseri'de karşı lannda Ahileri buldular. Ahiler 15 gün şehri kahramanca savundular. Burada Ahiler Kayseri Subaşı- sı Ermeni asıllı (Muhtedi) Hacok oğlu Hüsamü'd-din'in ihanetine uğradılar. Onun rehberliğinde şehre girmeyi başaran Moğollar, büyük bir tahribat ve katliam gerçekleştirdiler. Pek çok Ahi'yi katlettiler ve Ahiler'e ait ev ve iş
yerlerini yakıp, yıkıp yağmaladılar. On binlerce Ahi ve Bacı'yı esir edip götürdüler. Bu hazin olaym vuku bulduğu tarihte(1243) Ahi Evren Hace Nasîrü'd-din Konya'da tutuklu bulunuyordu. Fakat eşi Fatma Bacı Moğollar'a esir düştü'®^.Bu olaydan sonra merkezi Kayseri olan Ahi ve Bacı Teşkilâtı dağıldı, 2. Giyasü'd-din Keyhüsrev'in ölümünden sonra(642/1245) saltanat nâibliğine getirilen Celâlü'd-din Karatay, bir genel af kanunu çıkararak 2. Giyasü'd-din zamanında tutuklanmış olan Ahi ve Türkmen ileri gelenlerini serbest brrakı.Bu af yasası ile beş seneden beri tutuklu bulunan Ahi Evren de serbest bırakıldı.
Postmodern Türk romanının en nefes kesici eserlerinden birisi olduğu tartışılamaz. En az Tutunamayanlar kadar insanı tatmin eden bir içeriği var zira küçücük hacmi olmasına rağmen içinde mitoloji, dinler tarihi, efsane, resim, 20. Yüzyıl Türkiyesi, Cengiz Han, Gök Tanrı inancı, Moğol uygarlığı gibi pek çok konuya gönderme var. Psikolojik arketiplerden anima, animus, gölge ve persona net bir şekilde görülüyor.
Ayriyeten hubris/Tanrılaşma sendromu da çarpıcı bir üslupla işlenmiş.
Bu hususlar yüzeysel okumada gözden kaçırılabilir. Okur; biraz mitoloji, dinler tarihi ve psikoloji biliyorsa asla bu noktaları fark etmeden geçemez ve romandan büyük keyif alır.
Küçük hacmine rağmen dolup taşan bir eser olmuş zira abartısız her sayfada, bir olaya gönderme var. ( 7 Uyurlar efsanesi, Dünya'nın yaratılış hikâyesi, cennetten kovulma miti, İsa'nın son akşam yemeği, Yahudi katliamı ... )
Yazarın kalemine sağlık.
Moğollar daha Anadolu'ya gelmeden önce yani daha Horasan, İran, Azerbaycan'da iken bu Kalenderi dervişlerle aralarında bir yakınlaşma ve hoş ilişkiler kurulmuştur. (...) Moğolların Kalenderi dervişlere böylesine yakınlık duymalarının sebebi de şudur: Şamanist olan Moğollar, kültürel anlayış ve inançları icabı hariku'l-adeliklere çok inanıyor ve
Bir kötülük yapacakları zaman niyetlerini o kadar iyi saklarlar ki, kimsenin bu niyete karşı bir tedbir almasına fırsat vermezler. Bir yabancıyı öldürmek, onların gözünde öldürmek sayılmaz." Birbirine yardım etmek ve başkalarını öldürmek yasanın bir yansıması hükmündedir.
Bu adamlar savaş konusunda hırslıydılar. Eski kinlerin acı sını daima