Her şeyin başı iletişim. Düşündüğünü saklamayacaksın, konuşacaksın. Ama düşünürken de sadece kendini düşünmeyeceksin. İkili ilişkilerde mutluluk için altın kural iki kişilik düşünmeyi öğrenebilmekten geçiyor.
İçimizde herkese sunamayacağımız güzellikler de taşıyoruz. Samimiyet biraz da herkesin hak etmediğini bir ya da birkaç kişiye yani hak edene aktarabilme lüksü değil mi? Bu sayede karşımızdaki insan da kendini özel ve değerli hisseder sahici bağlar da işte böyle kurulur.
İnsanlar herkesi kendileri gibi zanneder, bu yüzden özellikle yakın dostlarını düşün, mutlaka sana benziyorlardır. Hayata bir noktada aynı pencereden bakmadığın hiç kimse ile dostluk kuramazsın.
Güçlü aile ilişkileri ve sıcak bir ortam bebeğin sağlam karakterli olmasının en temel basamağıdır. Güzel bir çocukluk bizi hayat boyu üzerimizde taşımak zorunda kalacağımız kalıcı yaralardan kurtarır ve güzel çocukluğun özü, çocuğa sağlanan imkanlar değil aktarılan duygulardır.
İnsan gurur duyabileceği bir hayat yaşadıkça, istediği işleri yapıp sevdiği insanların yanında oldukça, yaşam karşısına ne tür zorluklar çıkarırsa çıkarsın, içi hep rahat oluyor.
• Eğer bir adam bir adamı büyücülük yapıyor diye suçlarsa, büyücü, Nehir Tanrısının adaletine bırakılacak, nehre atılacak. Eğer Nehir Tanrısı onu temize çıkarır öldürmezse, suçu atan adam ona 3 gin gümüş ödeyecek.
• Eğer bir adamın karısı için birisi, "Başka adamla yatıyor" derse kadın nehre atılacak. Eğer Nehir Tanrısı onu temize çıkarırsa, suçu atan kadına üçte bir mana gümüş verecek.
• Eğer bir adam kendi düzeyinde bir adamın ayağını silahla kırarsa 10 gin gümüş ödeyecek.
• Eğer bir kimsenin kölesi evin hanımı gibi davranıp beye veya hanıma küfrederse, onun ağzı bir ölçü tuzla ovulacak.
• Eğer bir adam bir adamın kölesinin kızlığını "düşmanlık olsun" diye bozarsa, sahibine 5 gin ödeyecek.
• Bir adam kız olarak aldığı eşini boşarsa 1 mana gümüş ödeye cek. Eğer dul olarak aldığı eşini boşarsa yarım mana gümüş ve recek. Eğer evlendiklerini kanıtlayacak bir sözleşme belgesi yoksa, adam kadına bir şey vermeyecektir.
Sümer dili ile Türk dilini karşılaştırmak o kadar kolay bir iş değil. Öncelikle yazılı kaynak olarak bugün için elimizde Orhun Kitabeleri var. Arada 4000 yıla yakın bir zaman dilimi bulunuyor. Bu süre içinde Türkçe kuşkusuz birçok değişikliğe uğradı. Diğer taraftan Sümerce kendisinden çok ayrı bir gruba ait olan Akad dili yoluyla çözüldü. Akadca da 1, o, ö, ü gibi sesli harfler ç, f, ğ, n, g gibi sessiz harfler yok. Sümerce işaretlerin birkaç tür okunuşu var.Şöyle ki, somut bir kelimeyi anlatan resim yazısından çevrilmiş bir işaret, o resimle ilgili soyut anlamları da taşıyor. Örneğin; göğü ifade eden bir işaret hem gök, hem de tanrı anlamına geliyor. Ayrıca aynı işaretin hece okunuşu da var. Bu bakımdan okunuşlarda yanlışlıklar olabilir. Diğer taraftan, Türkçenin en eski kelimelerinin çeşitli Türk dillerindeki okunuşlarını bildiren tam bir etimolojik sözlük yok. Ayni şekilde MÖ 3000-1850 yılları arasında yazılmış olan Sümer dilinin de bir etimolojik sözlüğü yok. Kuşkusuz bu süre içinde Sümer dili de bir hayli değişmiş olabilir. Karşılaştırma yapmak hiç de kolay değil.
Herhangi geniş bir çalışma yapmadan Sumer dilini Türk diline benzetenler ise A. Falkenstein,4 Hartmut Schmökel ve S.N. Kramer'dir. Kramer birçok yazısında yeri geldikçe bunu tekrarlamıştır. Ölümünden iki ay önce çevirisini yaptığım ve Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan Tarih Sumer'de Başlar kitabını eline aldığı 28 Eylül 1990'da bana şöyle yazmıştı: "Ne de olsa bu kitap büyük bir olasılıkla Türkçe gibi bitişken bir dil konuşan ve GüneyMezopotamya'ya 6-7 bin yıl önce Orta Asya'nın herhangi bir yerinden göçmüş olan Sümer halkı hakkında. Sümerlerin Türklerle ilgili bir halk olduğu fikri Atatürk zamanında geçerliydi. Böyle olabileceği hakikatten hiç de uzak değildir."
Asurca, Babilce, Akadcadan söz edildi. Sumerceve Sumerlilerden hiç söz edilmedi. Çünkü uzun zaman kimsenin.haberi yoktu Sumerlilerden.
1850 yılında Hinks, British Association'de verdiği konferanstailk olarak çiviyazılarını Akadlılar dediğimiz Sami halkın icat etmediklerini, çünkü bu yazının Sami dilinin bünyesine hiç uymadığını,eğer bu yazıyı Samiler icat etselerdi kendi dillerine uygun yapmışolmaları gerektiğini söylemiştir. O yüzden Hinks, çiviyazısını Babil'de Samilerden önce yaşamış, Sami olmayan bir halk tarafındanicat edilmiş olduğunu öne sürmüştür.