Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
254 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Siyasal İslam ve Liberalizm - Ayşen Uysal
Kitap, bir siyaset bilimci tarafından derlenmiş. Önce içindekilere dikkatlice bakacak olursak: İslamcılık ile liberalizmin aynı dünyalar mı yoksa farklı dünyalar mı olduğunu belirten bir giriş yazısı ile başlıyor. Daha sonra, yükselen "muhafazâkâr winner'lık" ile neo-liberalizm arasındaki ilişkileri irdeliyor; oradan, siyasal liberalizmi
Siyasal İslam ve Liberalizm
Siyasal İslam ve LiberalizmKolektif · Yakın Kitabevi Yayınları · 20095 okunma
Yönetim yazını, devrimci kopuştan vazgeçmiş ve artık kendini gerçekleştirmeye odaklanmış bunca İslamcıyı büyülü­yorsa, bunun nedeni, İslamlaşmanın yüreğinin bugün orta ve üst sınıflarda atmasıdır. Yeni yönetim yazınıyla yeni vaizler ile diğer dindar winner'lar, bir karşı-ütopyadan veya İslamcılıkla karşılaştırılabilecek ılımlı bir İslamdan çok, küreselleşmiş bir dünyada yaşam için gerekli öznelleşme biçimleriyle tamamen uyuşabilecek muhafazakâr ve reformcu yeni bir burjuva ahlakı sunmaktadır.
Reklam
Liberalizm sol bir ideolojidir çünkü adalet sağlanmazsa barış bozulur, barış bozulursa, özgürlükler aşınır. Dolayısıyla adaleti sağlamak ve adaletsizliklere karşı belli bir hassasiyeti göstermek gerekir. Özellikle 19. yüzyılda liberal partiler ve zümreler, işçi haklarına ve buna bağlı olarak alt katmanlardan gelen adalet taleplerine, olumlu bir ilgiyi muhafaza ederek yaklaşmışlardır. Toplumsal düzeni ilerletici birçok hamlenin yaşama geçirilişinde, muhafazakar siyasete karşı liberal siyasetin öncülüğü oldukça önemlidir. Hatta Batı siyasi tarihi açısından, devrimci eylemselliğin frenlenmesinde liberal siyasetin bu tutumu, bir anlamda solculuğu etkilidir. Bugün bile bazı önemli siyasal sistemlerde liberal kelimesi sol yerine kullanı­lır.
Sayfa 184 - Armağan Öztürk • Kant, Adalet, BarışKitabı okudu
Bir liberal demokratik rejimde | insan hakları denince kastedilenin aslında o rejimin vatandaşlarının hakları olduğunu gösteren çok sayıda örnekten bahsedilebilir. Bu örneklerden biri liberal demokratik rejimlerdeki hükümetlerin kendi sınırları içerisinde insan haklarına ve hukuka riayet ederken uluslararası politikada ulusal çıkarları adına
Derda KüçükalpKitabı okudu
Natüralızmın siyaset felsefesindeki daha yumuşak ve kabul edilebilir yansıması faydacılıktır. Faydacılığın yumuşak ve kabul edilebilir olmasının nedeni barışı mümkün görmesidir. Natüralizmin hüküm sürdüğü bir dünyada gücü sınırlandırmanın tek yolu bunun faydalı olduğunu düşünmektir. Bu anlamda böyle bir dünyada geçerli tek ahlakın fayda ahlakı olduğunu söyleyebılıriz. Ortak politik hayat, ortak değerler ya da barış bütün herkes açısından faydalı olduğu için kabul edilir. Faydacı dünya görüşüne göre fayda temelli liberalizm, geçerli tek siyasi sistemdir. Barış, her birey için özgürlük ve haklara saygı kabul edilir, çünkü bunlar insanların refahını artıran, ınsanların çıkarlarına hizmet eden şeylerdir. Birey evrensel değerleri kabul edip gücünü sınırlandırır, çünkü bu durumda çıkarını daha iyi gerçekleşereceğini düşünür. Bu durumu en iyi biçimde ahlak ve adalet kurallarının hipotetik olduğunun altını çizerek Hobbes dile getirmiştir. Hobbes doğal durumun bir savaş durumu olduğunu kabul eder. Hobbes'a göre her bir kışı gücünü kendini korumak yönünde dilediği gibi kullanma doğal hakkına sahiptir. Fakat Hobbes, insanların gücünü sınırlandırmayı kabul etmesinin kendileri açısından daha faydalı olduğunu hesap ederek (Hobbes insanın doğa içerisinde zamanla hesap edebilme yetisine sahip olduğunu düşünür) barışçıl bir ortak yaşam sürmeyi tercih edeceklerini düşünür. Değerden soyundurulmuş doğayı veri olarak aldığı için Hobbes da politik gerçekçidir.
Derda KüçükalpKitabı okudu
Rus liberalizmi eşyanın düzenine değil, eşyanın kendisine, onun özüne saldırır; bir başka deyişle Rusya'nın düzenine değil, Rusya'nın kendisine yöneltilmiş bir saldırıdır bu. Bizim liberal işi Rusya'dan nefrete kadar vardırmıştır; yani öz anasından iğrenir, onu döver. Rusya'nın başına gelen her talihsizlik, her başarısızlık karşısında gülüp oynar, sevinçten şapkasını havaya fırlatır. Halkın alışkanlıklarından, Rus tarihinden, her şeyden nefret eder. Onu haklı çıkarabilecek bir şey varsa, o da ne yaptığını bilmiyor olması ve Rusya'dan, Rus olan her şeyden nefreti en yararlı liberalizm olarak görmesidir (bizde liberal diye alkışlanan, gerçekteyse en ahmağından, en kalın kafalısından ve en tehlikelisinden bir muhafazakar olan, ancak kendisi bunun farkında olmayan liberallere sık rastlanır!). Rusya'ya karşı bu nefreti yakın zamana dek kimi liberaller neredeyse gerçek yurt sevgisi gibi görürler ve bu sevginin nasıl olması gerektiğini herkesten iyi bilmekle övünürlerdi. Ama gitgide daha açık sözlü oldular; hatta "yurt sevgisi" sözünden utandıklarını bile gizlemez oldular; zararlı, beş para etmez bir kavram diye sözlüklerinden bütün bütüne çıkarıp attılar bu kavramı. Nedense bizi anlatıyormuş gibi geldi bu paragraf, karmaşık durumları sade bir dille anlatan Dostoyevski'ye teşekkürler.
Reklam
Komünizm hayaleti 1848’de oldukça tehditkar görünüyordu, ama sonra o kadar kargaşaya rağmen geri çekilmiş gibi göründü ve 1968’e kadar oldukça sıkı bir şekilde denetim altına alındı. Bu nasıl yapıldı? Temel mekanizma, dünya-sistemin jeokültüründe liberal ideolojinin merkezi bir konum kazanmasıydı. Liberalizm kendisini, devlet aygıtını kullanarak ve reformizm taahhütüyle siyasi merkeze yerleştirdi. Ama bu reformizm hem dereceli hem de “rasyoneldi”, yani uzmanlar tarafından idare edilecekti. Başlangıçta ondokuzuncu yüzyıl Avrupa’sında öne çıkan liberalizm, üç reformu birleştirdi: oy kullanma hakkı, refah devleti ve emekçi sınıfların (Avrupa-dışı dünyaya karşı) milliyetçilik ve ırkçılık yoluyla siyasi entegrasyonu. Liberal ideoloji, bu programla rakip ideolojilerinin, yani muhafazakar ve radikal/sosyalist ideolojilerin her ikisini de yardakçıları haline getirerek ehlileştirdi.
Sayfa 55 - 1. baskı - Şubat 2003
Giriş - LİBERALİZMDEN SONRA MI?
Liberalizm asla bir Sol doktrin olmadı; daima tipik merkezci doktrin olageldi. Liberalizmin savunucuları ölçülü, bilge ve insancıl olduklarından emindiler. Kendilerini aynı anda hem (muhafazakâr ideoloji tarafından temsil edildiğini düşündükleri) gayri meşru ayrıcalıklarla dolu uzun bir geçmişe karşı, hem de (sosyalist/radikal ideoloji tarafından temsil edildiğini düşündükleri) yetenek ya da erdemin dikkate alınmadığı umursamaz bir eşitlemeye karşı konumlandırmaktaydılar. Liberaller siyasi manzaranın geri kalanını daima kendilerinin tam ortada yer aldıkları iki uçtan kurulu olarak tanımlamaya çalışmışlardır. 1815-1848 döneminde gericilere ve cumhuriyetçilere (ya da demokratlara); 1919-1939 döneminde Faşistler'e ve Komünistler'e; 1945-1960 döneminde emperyalistlere ve radikal milliyetçilere; 1980'lerde ırkçılara ve karşı ırkçılara eşit derecede karşı oldukları iddiasındaydılar.
Metis YayınlarıKitabı okudu
72 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.