Batidan gelen opera, tango gibi etkileri, kendi Türk Müzigi okuyuş üslubuna dahil ettim. Türkiye' ye büyük bir aydınlanma
çağı yaşatmaya çalışan Aziz Atatürk ün elbette tüm bunlar gözünden kaçmamıştı ve sık sık beni bir akademi gibi işlev gören ve ülkenin aydinlanması için fikirler üretilen akşam sofralarına çağırırdı. Atatürk'ün akşam sofralarinda ülke sorunları konuşulur, çözüm biçimleri aranırdı. Atatürk için gaye sohbetti tartişmalarda, fikir üretmekti, çözüm üretmekti, iyiyi doğruyu bulmaktı
Akla yol açmaktı. Her gidişimde bir kitap verirdi okumam için sonra birlikte o kitap üzerinde konuşurduk. Notlar alır; yazılar yazardı Atatürk yazmayı ve okumayı çok severdi. Kitap okurken altını muhakkak kırmızı kalemle çizerek önemli hususları belirtirdi. Önemli olmayan yerleriyse ya mavi ya da kurşun kalemle çizerdi. Ama müthiş hızlı okuma tekniğine sahipti. Normal kalınlıkta bir kitabı başkası iki günde okur bitirirse, o bir gecede bitiriverirdi. Bana kitap verirken kibarca
sayfalarını kıvırmamam için bizzat ikaz ederdi. Çünkü sayfa kıvırmaya çok kızardı. Kütüphanesinde beş bine yakın kitap vardı. Her konuda okur ve yazardı.
Yazarımızın okuduğum ilk kitabı. Zaten kendisini de maalesef geç tanıdım. Geçen sene bir video paylaşım sitesindeki belgeselinde izlemiştim. Değerli bir insan olduğunu görünce hemen bu kitabını edindim. Tabiî bunda müziğe olan merakımın da payı az değil.
Kendisi güftekâr, bestekâr ve ûdi. İtalyan lisesi mezunu olmasına rağmen, tam bir Türkçe ve Türk kültürü (özellikle de Türk Müziği) aşığı.
Yazarımızın adı ile başlayalım. Eminim siz de (benim gibi) isminin ne manaya geldiğini merak etmişsinizdir. Babasının koyduğu ismi, Kazan Türkçesi'nde "muzaffer, galip" demek.
Cinuçen Tanrıkorur, bir harika çocuk. Yani akranlarına göre gelişiminin ötesinde bir gelişim gösteren, olağanüstü beceri ve yeteneklere sahip çocuk, demek..
Kitapta, annesini babasını, onların kendisini nasıl terbiye ettiklerini, Yorgo Bacanos, Yesari Asım Arsoy, Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Sadi Işılay gibi müzik hocalarını, İtalyan Lisesi'nden en sevdiği hocalarından olan Giuseppe Garino'yu, hülasa hayatına değer katan ne/kim varsa hepsini anlatıyor yazarımız.
Hatıra kitaplarını hep sevmişimdir. Ama bu kitabın yeri ben de ayrı olacaktır. Yazarın da öyle..
Alın size tam bir Türk-İslam terbiyesi ile yetişmiş, hayatı okunmaya değer bir güzel beyefendi.
Dergah Yayınları'ndan çıkan kitap 362 sayfa.
1940 yılında henüz küçük bir çocukken âşık olduğu sarı lâcivert renkler ve Fenerbahçe sevdası ile dolu bir ömür süren Rıdvan Özdin'in anılarını kaleme aldığı eser, arşivlik bir hatırat niteliğinde.
Özdin, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş takımları arasındaki hem rekabet hem de dostluğun bir arada sürdürüldüğü harika zamanları özlemle yâd ederken; Ogün Altıparmak, Lefter Küçükandonyadis, Can Bartu, Ziya Şengül, Cihat Arman gibi efsaneleşmiş isimlerle olan anılarının yanı sıra kültür ve sanat dünyasında tanınan Gönül Yazar, Ajda Pekkan, Leyla Sayar, Tuncel Kurtiz, Fikret Hakan, Fecri Ebcioğlu, Adnan Şenses, Münir Nurettin Selçuk gibi yıldız isimlerle Fenerbahçe taraftarlıkları vesilesiyle yaşadığı ilginç ve kayda değer hatıralarını da sıcak bir sohbet havasında aksettiriyor okura.
Kitabın benim için en önemli ve manevi açıdan paha biçilemez olan yanı ise artık aramızda olmayan Rıdvan Özdin'in Yüksek Divan Kurulu Üyesi şahsi kartvizitinin yanı sıra kitabı Faruk Neşet Yalçın'a imzalamış olması. Sahaflardan kitap almanın en güzel taraflarından biri de böyle sürprizlerle karşılaşmak olabiliyor bazen.