Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Efrasiyab
Efrasiyab
@mustakserhazin
Türkçe Öğretmeni
istanbul
İzmir
146 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Önyargıyla okumaya başladığım bir kitaptı. Nerdeyse ilk sayfalarda bırakacaktım ama “bir şey” beni çok fena içine çekti ve çok kısa bir sürede kitabı bitirme şansını buldum. Yazarın dili, üslubu harika ve çok kolay bir şekilde hikayeler içerisinde yeni hikayeler okumanızı, anlamanızı sağlıyor. Spoiler vermemek adına örnek veremeyeceğim ama şu kadarını söylemeliyim ki yazar, “ya bundan iyi hikaye çıkar.” dediklerinizi sanki duymuş ve onları yazmış. Ve o kadar kolay bir şekilde yazmış ki ben hiç bir zorlayıcı unsur göremedim. Hikayelerinde diyalogların arasında kullandığı betimlemeler, metaforlar çok yerinde ve çok gerçekçi. Ben her haliyle çok beğendim ve yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum. Öyküyle arası iyi olanlara kesinlikle tavsiye ederim.
Okuyalı yıllar oldu ama hala etkisinde kaldığım bir kitap. Mitolojiyle bu kitap sayesinde tanıştım, bu kitapla sevdim. Bir yaz tatilinde elime geçmişti ve okuduğumda mitolojinin başladığı yerlere çok yakındım. Zeus mağarasına gittiğim bir haftasonuydu ve Efes harabeleri bana çok yakındı. Sanki kitabı okumuyor, yaşıyordum. Hani bazen tam zamanında okuduğunuzu düşündüğünüz şeyler olur ya bu kitap tam olarak öyle benim için. Mutlaka okunmalı efendim. Anadolu topraklarında yaşayan bizden önceki insanların neler düşündüğünü anlamak için, o insanların duygu dünyasını görmek için, bir adım daha ilkel atalarımıza yaklaşmak için...
Kitabın adı ve içerik kesinlikle çok uyumlu olmuş. Yakın zamanda bu kadar kan, şiddet ve sadizm içeren bir hikaye okumamıştım. Yazar, şiddetin etkisini son sayfaya kadar sürekli arttırıyor. Ortalarda bir yerde çok harika(!) olaylar oluyor ama bu bazı sahneleri biraz abartılı bulmama engel olamadı tabi. Paul’un hikayesi çoğumuzun ilgisini çekebilir ancak korku filmlerinden etkilenenlerin uzak durmasını şiddetle tavsiye ediyorum.
Okur Takip Önerileri
Ah Muazzez ah...
Yazarın okuduğum diğer kitaplarının üzerinden yıllar geçmiş ve onları çok başarılı eserler olarak hatırlıyordum, Kuyucaklı Yusuf’un da aynı etkiyi göstermesini bekledim ama biraz zayıf kaldığını itiraf etmeliyim. Mesela kaymakamın evlatlık edindiği bir çocuğun yirmi yaşına gelip okuma yazma bilmemesi gözüme çok tuhaf göründü ve neresinden bakarsam bakayım tutarlı bulamadım. Bunun gibi aklıma yatmayan yerler olsa da kitabı çok kısa sürede bitirdim ve eksiklerine rağmen gayet hoşuma giden bir üslubu vardı. Bence önemli olan yer burası çünkü yazarın dili gerçekten çok etkileyiciydi. Bazı cümleler, bazı kelimeler o kadar muntazam, o kadar kaliteli yerleştirilmişti ki sanki o anı ben yaşıyorum gibi hissettirdi. Sabahaddin Ali gerçekten büyük bir yazar ve eserlerini okumamız, okutmamız gerekiyor. Aydın’ı, Nazilli’yi, Edremit’i okumuyor yaşıyorsunuz adeta. Belki en büyük romancımız değil ama üslup sahibi yazarlar arasında kesinlikle ama kesinlikle zirveye çok yakın.
Kuyucaklı Yusuf tavsiye olunur efendim.
Kitap, basıldığı zamanda yerli olmamak üzerine çok fazla eleştirilmiş. Kızının önsözde yazdığı yazıdan anlıyorum ki tanta rosa bir modern toplum kadınıdır ve kitap boyu yaşadıklarını 68 Türkiye’sinde görmek mümkün değildir. Bu anlayış belki o zaman geçerliydi ancak bugün bu farkın büyük ölçüde ortadan kalktığını düşünüyorum. Toplumumuz bugün epey ölçüde modern çizgiye yaklaşmıştır. Ancak modern çizgiye yaklaşsak da tanta rosa bugün hala bize yabancıdır. Bu yabancılığın hiç bitmeyeceğini düşünmekle birlikte bunun kültürel bir farklılıktan ortaya çıktığını anlayabiliyorum. Peki, yazara sorabilir miyiz neden yabancı bir kadını anlatıyorsun? Eleştirilerimizin bu kapsamda yer alması bana göre gerçekten üzücüdür ve sığdır. Ben kendime göre çok fazla bir şey bulamasam da ilk Sevgi Soysal okumam olduğu için bunu normal karşılıyorum. Yazarın üslubu gerçekten bambaşka sırf bunun için bile bence okunur. Son olarak da bu kitap “küçük prens” kitabını bana çok fazla anımsattı. Tanta Rosa’nın savaşla özellikle Napolyon’la ilgili düşünceleri (çok az bir kısımda geçiyor) ilginçti. Tavsiye olunur efendim.
