Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
55 syf.
·
Puan vermedi
kafa dergisi Şubat 2016 yılı sayısın'da rahmetli sanatçımız müzeyyen senar'a yer vermiştir kapağın'da "Benzemez kimse sana..." #MüzeyyenSenar
Kafa Dergisi - Sayı 18 (Şubat 2016)
Kafa Dergisi - Sayı 18 (Şubat 2016)Kafa Dergisi · Kafa Grup Yayıncılık · 201654 okunma
müzeyyen senar
Rakılarımızı yudumlarken plak değişti, geniş salonun eski duvarlarında yine Müzeyyen Senar'ın kederli sesi yankılandı. "Bir ateşim yanarım, külüm yok, dumanım yok Sen yoksan mekânım belli değil, zamanım yok."
Sayfa 94 - Everest YayınlarıKitabı okuyacak
Reklam
114 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne yapılmış kundaklamanın gecesinde okumaya başlamıştım bu kitaba, tesadüf ya işte. O da hayatına etki etmiş insanları anlatmış bu kitabında. Nereden bilsin binbir emekle açtırdığı sanat merkezini sevmeyenlerin olduğunu? Karşıt görüşlere yapılmış, yapılıyor ve yapılacak olan her türlü kötülüğü kınıyorum. Çok samimi bir dil, akıp giden bir üslup. 40 yıllık arkadaşımızmış gibi konuşuyor sayın Müjdat Gezen, hemen alışıyorsunuz onu okumaya. Okuduğum ilk kitabıdır. İnsan biriktirmemizi tavsiye eder bize bu kitabında, Zira kendi biriktirdiği insanlar sayesinde yaşadıkları zaman içerisinde mutluluğu, ölümlerinde hüznü öğrenmiştir. Kitapta iğneleyici bir anlatım da mevcut. Bazı kişiler adı söylenmeden eleştirilmiş. Zaten tiyatro, sinema ve edebiyat kültürü de böyle olmalı, isim belirtmeden eleştirmek arkada kocaman bir yorum havuzu bırakıyor insana bence. İsteyen istediği gibi çekiyor dediklerini, bazıları kalemini konuşturuyor bazıları da kundaklıyor işte. İçerisinde İlker Başbuğ'un samimi ve mizahi yönlerinden Süleyman Demirel'e ve Ahmet Necdet Sezer'e, daha ölümünden habersiz bir şekilde ölümünden kısa bir süre önce Tarık Akan için yazılmış olan bölümünden Zeki Alasya, Levent Kırca, Müzeyyen Senar gibi sanatçılara kadar çok sayıda anı içeriyor. 90 sayfalık da olsa yüzünüzü güldürmeye yeten çok sayıda kısım var.
Tanıdıklarım
TanıdıklarımMüjdat Gezen · Ka Kitap · 201645 okunma
80 sene önce tenis maçı izlerken fotoğrafı var, yüzerken fotoğrafı var, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, ata binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken, rakı içerken, kadınlarla birlikte, kıyafetlere bakıyorsun sanırsın dünya moda ikonu ! Versace falan bok yemiş resmen. 1920’ler…! Salıncakta çocuk gibi gülerek sallanan fotoğrafı bile var. Hayvanlarla fotoğrafları var, çocuklarla, köylülerle, kalbine kurşun yemişliği de var, ülkesi için savaştan savaşa koşmuşluğu da…Tüm dünya liderlerini sofrasında ağırlamışlığı da… Müzeyyen Senar, Safiye Ayla seven ve dinleyen bir Ata…inanılır şey değil. Onun alfabesini kullanarak ona hakaret etmeye çalışan haysiyet fakiri ve kötülük dolu iblislerin tavşan gibi çoğaldığı şu günlerde nerdeyse 100 sene önce ölmüş Ata'mız hala ışık oluyor bize. Yağ kokulu, d vitamininden eksik, okuduğu tek eser fotomaç olan antisosyal beyinsizlere inat. “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” ve "Eğer bir gün benim sözlerim bilime ters düşerse bilimi seçin" diyebilen bir Ata’mız olmuş. Türk halkına verilmiş çok büyük bir şanstır Atatürk. "Kasım'da aşk başkadır" derken, biz 10 Kasım'dan bahsediyorduk. Onu sevenlerin kalbi, onun cennetidir! Ölene kadar izindeyiz. ÖZLEMLE ANIYORUZ / ARIYORUZ. (Alıntıdır)
müzeyyen senar
“Ben kekemeydim çocukken. Mektepte okumuyordum ama müsamerelerde bülbül gibi şakıyordum. Oradan bir müsamerede görüp beni Üsküdar Kız Musiki Cemiyeti’ne götürdüler. Oradan da alıp Kadıköy Musiki Cemiyeti’ne, yani Eski Şark Musiki Cemiyeti’ne. Kimler yoktu ki orada? Münir Nurettin’ler, Mesut Cemil’ler hepsi. Orada Kemal Bey ve Hayriye Hanım vardı. ‘Sen buraya gelme eve gel.’ dediler. Bütün bestekarlar da eve gelmeye başladı. Çocuktum, önlük sırtımda derse giderdim. Sonra beni radyoya götürdüler. 1932 senesinde. Haftada bir gün, 5 lira alıyordum. Para kazanmaya başladım, aileye baktım. Sonra tuttular beni, bahçede 10 liraya solist çıkardılar. Yıl 1933. Saçımda iki kurdele, titreyen bir kız çocuğuydum. O tarihten bu tarihe şarkıdır işim. Dolmabahçe Sarayı’nda ölümünden iki yıl önce Atatürk’e şarkı söyledim. ‘Cana rakibi handan edersin’ şarkısını beğendi. Yolda kocamla kavga ettik. Kıskanmış. Eve gelince üstüme yürüdü, annemi tartakladı, ben de kafasına vazoyu geçirdim. Bir defasında da Atatürk’le dans ettim diye kavga ettik. Sonra da ayrıldık zaten. Hiçbir evliliğimde gelinlik nasip olmadı bana. Öyle kimselere vurulmadım. Hep adamlar musallat oldu bana. Ben bir kez aşık oldum aslında, o da Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza idi. Evlendik, sefire oldum ama şarkıcı olduğum için hükümeti istemedi, bizi ayırdı. O gerçekten adam gibi adamdı. hayatımda ilk kez bir erkeğin, omuzlarımdan bütün yükü alarak beni sevebileceğini onda gördüm. ”
418 syf.
10/10 puan verdi
Ahmet Ümit'in okuduğum ikinci kitabıydı, ilki İstanbul Hatırası ikisini de çok beğendim kurgu, anlatımdaki sadeliği, samimiyeti çok hoşuma gitti. Kitabın kapağındaki yazı konusunu okumadan almama neden olmuştu. "Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü sıradanlıktan kurtarır." Yılbaşı gecesi yaşanan bir cinayet, sebebi aşk. Maktülün o kadar çok düşmanı var ve o kadar çok can yakmış ki katil hangisi diye hepsinden tek tek bahsederken yine umulmadık, şaşırtıcı bir sonla bitti kitabımız. Kitapta yer yer eski şarkılara yer vermesi de güzel, tam efkarlanmışsınız, bi de içinizden Müzeyyen Senar şarkısı söylüyorsunuz tam oluyor. "Maziye bir bakıver, neler neler bıraktık..." En ilginci de karakterlerden biri polisiye kitap yazarı, babacan polisimizle yakından ilgili, tanışıp kaynaşmak istiyor ama Nevzat Başkomiser yüz vermiyor, yeni kitap hazırlıklarında ama dayanamayan durumu açıkça dile getiren başkomiserimize son bir hediyesi var yazarın, kendisini anlattığı bir romanı, Beyoğlu'nun En Güzel Abisi. İyi okumalar dilerim.
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Beyoğlu'nun En Güzel AbisiAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,7bin okunma
Reklam
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç. Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç. Yahya Kemal'in sözleriydi, Münir Nurettin'in bestesi, söyleyen Müzeyyen Senar'dı.
Sayfa 477 - Everest Yayınları
müzeyyen senar
Ankara'nın nankör gibi görünen yalnız sokaklarında, alabildiğine Müzeyyen Senarlı dakikalar yaşamak istiyorum, alabildiğine tanımadığım yüzlerde gözlerde takılmak, alabildiğine yalnız kalmak, saklanmak istiyorum, yalansız dakikalar benim olsun istiyorum. Yapmacık olmayan gülüşleri izleyerek hayat dolmak istiyorum. Çok şey istediğimi sanmıyorum. Çok mu? Aytaç Buğra Aksüt
Müzeyyen Senar'dan sonra duymak isteyeceğim tek ses. Evgenia'nın su damlası gibi duru sesi.
1.130 öğeden 1.111 ile 1.125 arasındakiler gösteriliyor.