Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben bazı insanları hayatımdan çıkardıktan sonra mutlu olduğum zaman, onları sevmediğimi anladım.Koca bir yük gibi onları kalbimin heybesine eklemiştim meğer. Gidişleri o kadar güzeldi ki bir kere daha sevdim kendimi onlar gidince .Nimet bu nimet. geldiler bana ne kadar değerli ve iyi biri olduğum hatırlatıp defoldular .onlardan sonra aldığım her nefes o kadar iyi geldiki ben yalnız değilmişim meğersem, yalnızlık şifaymış. o çok yorulduğumuz günlerde, erken uyanmak zorunda olduğumuz , uykuyu en çok istediğimiz anlarda hani yapamadık ya ben sanki yıllarca uyudum işte o kadar güçlüyüm içimde öfke yok bu nasıl güzel bir his. Ah zavallı o Artık o bir masa evet evet masa Oh be sonunda sonunda bir A^m A^ olan ben görüyorum Ben bir fareyi aslan yapmaya çalıştım. ama o fareydi işte .sonunda en azından bu hikayenin spnunda ona fare olduğunu hatırlatabildim . Oh beeeeeee oh beeee ohhh🥹
Adam, ormanda dolaşırken, çalıların arasında bir tilki görmüş. Ama bu tilkinin dört ayağı da sakatmış. Adam, bu tilki böyle nasıl yaşıyor, merak etmiş. İzlemeye başlamış. Birden çalıların arasından ağzında bir tavukla bir aslan çıkmış gelmiş. Aslan tavuğun yarısını tilkiye vermiş, diğer yarısını kendi yemiş ve çekip gitmiş. Adam bu mucize karşısında donmuş kalmış. “Allah’ım” demiş, “Sen kullarını nasıl koruyup kolluyorsun. Ben de sana teslim oluyor ve kendimi sana bırakıyorum.” Ve gitmiş bir ağacın altına oturmuş, beklemeye başlamış. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş hiçbir şey olmamış. Adam açlıktan ölecek. Ellerini açmış, göğe seslenmiş “Allahım beni görmüyor musun?” Gökten bir ses gelmiş: “Görüyorum da şaşırıyorum, neden sakat tilkiyi taklit ettin de, o yiğit aslanı taklit etmedin?” Sık sık kendinize bakın. Kimi oynuyorsunuz, tilkiyi mi, aslanı mı? Ne zaman birilerinden bir şeyler bekliyorsanız bilin ki siz topal tilkisiniz....🙏🙏💖💖. alıntı
Reklam
Sevmek.. 26/12/2022
Zaten yan yanaydık. ve kavuşuverdi ellerimiz. Üşümüştü elleri gerçekten. Benimkilerse heyecandan sıcacıktı. "sıcakmış ellerin" demişti. Sıcaktı elbet aşk, neleri ısıtmaz ki hayatta? Şimdi nasıl başlasam anlatmaya... Böyle ılık ılık bir şeyler olur içinde. Isı değerleriniz yükselir. Dünya ya çok hızlı döner ya da zaman durur birden, anlamazsınız. Güvende hissedersiniz kendinizi. Tamamdır artık, kralı gelse bir şey yapamaz size, son bulur gözyaşları sizin için. Hem uzak hem yakın ifadesi yok olmuştur sizin için, sadece yakın vardır artık , sadece o vardır. Bu yazdıklarımı sadece siz hissedersiniz. Yoksa hayat devam ediyordur. Dışarıdan emin olun ki işe geç kalmış biri kadar normal görünürsünüz. O fırtınalar içinizdedir.
Varlığını özlemişim onu anladım Nasıl huzurlu varlığın bilmiyorsun? Öyle ki tek tebessümün ilaçmış tüm halime şifaymış Sensiz çok yalnızım Tek kişilik bir oyun sergiliyorum Tüm sahneyi doldurmak için oradan oraya koşturup yoruluyorum Ama bir türlü selam verip bitiremiyorum Evet perde kapanıyor Her yer hep simsiyah Ve her şey kırık dökük
Kıymetli Kardeşlerim; Anlatmak istediğim, ileri tarihlere not düşeceğim çok önemli bir mesele var. Fakat bunun öncesinde bir misal vermek istiyorum. Farzedin ki azılı bir düşmanınız var. Öyle biri ki bu, her ama her an keskin bir şekilde karşınıza çıkıyor. Hatta beyninizde sürekli onun fısıltılarını duyar hale gelmişsiniz. Sabah akşam tehtidler
HITAB
Apaçık bir bahar günü sevdim Soğuk iliğime vura vura sabahın ilk saati Dünyaya geldiğim gibi pak hâlde Ne deliyim nede akıllı olmak sebebim Nasıl yaratıldıysam öyle Türkü dolandı dilime usul usul Dünya'nın yedi arşını dolandım Arandım karanlıkta, aydınlıkta, ayazda, sıcakta Melekler düştü cennetten bir telâşla Benim gönlüm nasıl yaratıldıysa
Reklam
: Bana romeo’mu ver; sonra öldüğünde al da küçük yıldızlara böl onu; onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki, bütün dünya gönül verip geceye, tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe… Romeo: Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına
Hız çağında yaşamak ve filozof kırlangıcın sor(g)usu Sabahattin Ali, kitap yazma âdetleri olsaymış “yazacakları kitaplar muhakkak ki üniversitelerde okutulur” olacağını düşündüğü kırlangıçlardan ikisinin, söğüt dalındaki konuşmalarıyla özünde aşk olan bir ‘yaşam felsefesi’ kurguladığı “Kırlangıçlar” (Varlık, 1.3.1935) başlıklı öyküsünde, karşı
Adam, ormanda dolaşırken, çalıların arasında bir tilki görmüş. Ama bu tilkinin dört ayağı da sakatmış. Adam, bu tilki böyle nasıl yaşıyor, merak etmiş. İzlemeye başlamış. Birden çalıların arasından ağzında bir tavukla bir aslan çıkmış gelmiş. Aslan tavuğun yarısını tilkiye vermiş, diğer yarısını kendi yemiş ve çekip gitmiş. Adam bu mucize karşısında donmuş kalmış. “Allah’ım” demiş, “Sen kullarını nasıl koruyup kolluyorsun. Ben de sana teslim oluyor ve kendimi sana bırakıyorum.” Ve gitmiş bir ağacın altına oturmuş, beklemeye başlamış. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş hiçbir şey olmamış. Adam açlıktan ölecek. Ellerini açmış, göğe seslenmiş : “Allahım beni görmüyor musun?” Gökten bir ses gelmiş: “Görüyorum da şaşırıyorum, neden sakat tilkiyi taklit ettin de, o yiğit aslanı taklit etmedin?” Sık sık kendinize bakın. Kimi oynuyorsunuz, tilkiyi mi, aslanı mı? Ne zaman birilerinden bir şeyler bekliyorsanız bilin ki siz topal tilkisiniz.
HAYAL KIRIKLIĞI Otoban kenarında, aralıksız akan trafiğin ters istikametinde yürüyorum. Gözlerden uzak bir yer arıyorum. Bir süredir çiselemekte olan yağmur yerleri ıslatmış. Dondurucu rüzgar yüzüme vuruyor. Trafiğe, arabalara bakıyorum; içlerinde insanlar var. Onlarla her göz göze geldiğimde, ne düşündüklerini yüzlerinde çırılçıplak
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.