Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sizin yanınızda ne kadar rahat hissediyorum kendimi, diyordu. Bana güven veriyorsunuz.
479 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Seni sevmiyor. Sevseydi sen kitap okurken sırtını çevirip uyu­mazdı.
Bitti. Sanki kitap değil de hayat bitmiş, Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi... Gitti. Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231,1bin okunma
Reklam
"demek, diyordu turgut, kendi kendine, bu güne kadar gereğinden fazla vermişim. almadıkları bir sürü turgut vermişim onlara. bu kadarıyla da idare edilebilirmiş. eski turgutlara acıdı. yalnız ben yaşamışım o turgutları demek. ben, bir sürü turgut'u kendime sakladığımı sanıyordum. gene de fazla gelmiş onlara verdiğim. ben de anlamamışım onları: ne onları, ne de onların beni nasıl anladığını görmemişim aslında. verdiğimle ilgilenmişim yalnız."
Sayfa 403 - iletişim yayınları. nisan, 2024.Kitabı okudu
Ve biz onlara diyeceğiz ki: Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız. Biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler. Biz zavallılar, ya bu düşüncelerden habersiz kaldık, ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. Yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık. Her ne kadar bugün siz suçlu, biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak da gene acınacak durumda olan bizleriz. Esasında, sizleri yargılamaya hiç niyetimiz yoktu; Sizin dünyanızda, o dünyayı bizlerin sanıp yaşarken, hepinize hayrandık. Sizler olmadan yaşayabileceğimizi bilmiyorduk. Ayrıca, dünyada gereğinden çok acıma olduğuna ve bizim gibilerin ortadan kaldırılmamasının sizlerin insancıl duygularına bağlandığına inanmıştık. Bu çok masraflı dünyada bir de bizlere bakmanız katlanılması zor bir fedakârlıktı. Arada bir bize benzeyen biri çıkıyor ve artık yeter diyordu. Onunla birlikte bağırıyorduk: artık yeter! Bizler kazanıyorduk, bazen kaybediyorduk ve sonunda her zaman kaybediyorduk.
bütün bu insanların arasında ne işim var benim diyordu bütün bu insanların içinde ne işin var senin diyordum
Sayfa 58 - İletişim Sinan Yayınları Üçüncü Bölüm
bana hemen okumalısın yetişmelisin diyordu bana bildiğim tanıdığım güzellikleri sen de öğrenmelisin diyordu ne olur benim gibi okuyun her dedikoduya kulak kabartmayın benim gibi okusaydınız kirli sokakları yosunlu duvarları çarpık taşlı binaları severdiniz tanışmadan severdiniz insanları onları birbirine benzemedikleri halde bir yanlarıyla derinde bir yerde aynı olduklarını görürdünüz beni dinlemeyeceksiniz biliyorum beni unutacaksınız geriye kuru bir gürültü kalacak benden anlaşılmaz sesler çıkardı ortalığı toza boğdu gitti diyeceksiniz bir bahar temizliği yapacaksınız arkamdan üzerinize sinmiş etkilerimi havalandıracaksınız
Sayfa 51 - İletişim Sinan Yayınları Üçüncü Bölüm
Reklam
Panait Istrati’yi ilk okuduğu zaman, bir arkadaşı ‘Çok simple bir yazar’ demiş Selim’e. ‘Nasıl böyle konuşur Esat Ağabey,’ diyordu öfkeyle: ‘Panait Istrati Suç ve Ceza ’yı nasıl coşkunlukla okuduğunu öyle anlatıyor ki insan o kitabı okumuş gibi oluyor.’ Gözleri parladı: ‘Ya arkadaşlıktan söz etmesi? Mihail’le arkadaşlığı? ‘Simple’mış. Asıl onun okuduğu yazarlar ‘Simple’dir. Gösteriş budalası ne olacak?
Sayfa 207 - İletişim Sinan Yayınları İkinci Bölüm
Metin: “Ben keman çalarken ve Türkçe tango dinlerken benim adıma utanmaya ne hakkın var?” diye soruyordu. Burhan saldırıyordu: “Her gün benimle birlikte yaşadın, seni sevdiğime hiçbir zaman inanmadın.” Annesi ihmale uğradığını söylüyordu. Babası: “Bana hep isyan ettin; küçümsedin beni!” diye tepiniyordu. Bazı okumuş arkadaşları da, kültürsüzlüğüne bakmadan giriştiği işlerle acı acı gülerek alay ediyorlardı. Sabri: “Ayağım kokuyor diye beni sevmedin,” diyordu. Bazılarını dinlerken yüzünde bir sıkılma izi belirirmiş, birinin yanında ötekinden utanırmış, dilencilere sadaka vermezmiş, Kenan’la Alman hayranı diye alay edermiş, biraz bilince siz anlamazsınız diye azarlarmış, sıkışınca kaçarmış, bekletir aramazmış, kadınların bacaklarına bakarmış, bu yaşa gelmiş daha... Herkes davacıydı. Sonra, hep birlikte, “Bizi başkalarına çekiştirdin!” şarkısını çok sesli kanon biçiminde söylediler.
Sayfa 217 - İletişim Sinan Yayınları, Birinci Bölüm
Artık ne deseler yapacaktı. 'Yaşamamaktan yoruldum,' diyordu.
Sayfa 449Kitabı okudu
416 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Kırık Hayatlar, Halid Ziya Uşaklıgil'in Servet-i Fünun döneminde yazdığı son romanıdır. Eser ilk olarak 1901 yılında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmeye başlanmış fakat sansüre uğradığı için tamamlanmamış ve 1902 yılında tefrika yarıda kalmış. Daha sonra 1922 yılında Vakit Gazetesinde tekrar baştan tefrika ediliyor ve 1924 yılında da
Kırık Hayatlar
Kırık HayatlarHalid Ziya Uşaklıgil · Özgür Yayınları · 20161,597 okunma
728 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.