"Gördükleriniz gerçekten bu kadar güzel mi?" dedi sonunda.
"Ne kadar güzel mi canım?"
"O 'ırmak kenarındaki sahne' kadar."
Ona hemen yanıt vermedim çünkü bu tarifsiz harmonilerin dünyayı olduğu gibi değil de, olabileceği gibi, kötülükten ve günahtan azade tasvir ettiğini düşünüyordum. Ve Gertrude'la kötülük, günah ve ölüm hakkında konuşmaya daha önce hiç cesaret edememiştim.
"Gözleri olanlar, görmenin mutluluğunun farkında değiller," dedim nihayet.
"Ama gözleri olmayan ben, işitmenin mutluluğunun farkındayım," dedi bir anda.
...
Beşinci Mektup
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
...aslolan, 'an'dır değil mi? Onu ne kadar anlamlı hâle getirirseniz sizin için o kadar güzel olur. Keşkelerle, acabalarla 'an'ı zehirlememek gerekiyor canlar.
İnceleme Puanı: 6/10
Merhabalar bugün sizinle tam anlamıyla "vasat" kelimesinin karşılığı bir romanın incelemesiyle beraberiz. Günümüzde kötü, çirkin, dandik manalarında kullanılan vasat kelimesinin asıl manası "ortalama" aslında :). Bu roman da tam anlamıyla vasat bir roman. İster uzay gemisi ve gezegenler arası ortamla
"Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olabileceğini düşünürüm sık sık," dedi düşünceli bir ifadeyle. "Neden?"
"Çünkü bazen bir yüze âşık oluruz, onun ardındakine değil. Annem yemek yaparken etin yağını süzer ve onu dolaptaki bir teneke kutuda saklardı. Uzun bir süre içi fındık kremalı, çikolata kaplı uzun kurabiye kutularından birini kullandı. Pahalı olanlar var ya, ondan. Birkaç kez annemin zulasını bulduğu- mu düşünerek açtım o kutuyu, ama kapağı açar açmaz leş gibi kokan yağ öbeğiyle karşılaştım."
Elliott, ne demek istediğini anlayarak bir kahkaha attı. "Bu aşamada kutunun bir önemi kalmıyordu, değil mi?"
"Kesinlikle. Canımın kurabiye istemesine neden oluyordu ama kutu tamamen yanıltıcı bir reklamdı. Bence bazen güzel bir yüz de yanıltıcı reklamdır ve çoğumuz kapağın altına bakmaya zahmet etmeyiz.