Aliye, derûnî bünyesi cüce kalmış bu babanın karşısında teessür ve ızdıraptan donmuş kalmıştı. Sezâî Bey’in iptidâî ve sathî idrâkine hitâp eden bütün bu sözler, ziyâde sert bir hedefe kurşunun saplanmadan düşmesi gibi, kulaklarından içeri girmeden dökülmüş bulunuyordu. Hâlbuki genç kız karşısında hakîkî bir muhâtaba ne kadar muhtaçtı.