Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
... bütün gruplar endogamiyi önemser ve "yabancı"larla evliliği en azından tercihe şayan bulmaz.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında askerî liselere alınacak öğrencilerde "öz Türk ırkından olması" şartı aranacaktı. (10) Dönemin Türkçü ideolojisinin önde gelen isimlerinden Nihal Atsız'a göre bu şart, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın görev süresinde uygulanmıştı. Bu uygulamadan dolayı Türkiye'nin bazı malum bölgelerinden olan
Reklam
Ne mutlu TÜRKÜM diyebilene.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷 NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLENE
Kürtlüğe asimile olma tehdidi altında bulunan Malatya, EIaziz, Diyarbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişkezek, Ovacık, Hısnı-mansur, Behisni, Arga, Hekimhan, Birecik ve Çermik vilayetleri ve kaza merkezlerinde, hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer idari şubelerde, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçe'den başka dil kullananlar, hükümet ve belediye emirlerine karşı gelmek suçundan cezalandırılacaktır.
Sayfa 247Kitabı okudu
Amaçlanan ulusal kimliğin teşekkülüne kadar, dinin araçsallaştırılarak kullanılmasında, Kemalist Batıcılar bir sakınca görmemekteydi. Dini kriterin asıl alınmasından dolayı, Grek alfabesiyle Türkçe yazan, dualarını Türkçe yapan Karaman ve Pontus'taki Ortodoks nüfus, Ortodoks Yunan kategorisine dahil edilmiş ve protestolarına rağmen zorunlu mübadeleye tabi tutulmuşlardır.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Son tahlilde, Mustafa Kemal Paşa'nın aşağıdaki sözleri Türk ulusal kimliğinin cumhuriyetçi tanımının siyasi-hukuki veçhelerinin özlü ifadesidir: "Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin mesnedi Türk camiasıdır. Bu camianın efradı ne kadar Türk harsiyle meşbu olursa o camiaya istinat eden cumhuriyet de kuvvetli olur."
Sayfa 154Kitabı okudu
Aslında, hakimiyet-i milliye şiarı, amaç değil yalnızca bir araçtı. Mustafa Kemal Paşa tarafından işlevsel bir sembol olarak değerlendirilmiş, zamanı gelince de bu fikre vesayetçi bir mahiyet kazandırılmıştır. Halk, mücadelenin öznesi gibi görünmüş ancak nesnesi olarak kullanılmıştır. Başkomutanlık kanununun yürürlük süresinin uzatılması ve saltanatın kaldırılması esnasında yapılan konuşmalar ve takınılan tavır, bu vesayetçi anlayışın iki açık örneğidir. Cumhuriyetin ilanının hemen ertesinde Rousscau'nun halk egemenliği tezinin "bilge kanun koyucu" fikri siyasi sahnede "belirmiş" ve milli hakimiyet, cumhuriyeti kuran kişiyle yani Mustafa Kemal Paşa ile özdeşleştirilmiştir. Daha önce iki dereceli de olsa halk tarafından seçilen meclis üyeleri artık bizzat Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından "tayin edilmeye" başlanmıştır.
Osmanlı döneminde "Türk" kelimesi yalnızca bir boy adı ve tahkir ifadesi olarak kullanıl­mıştır. Türk kelimesi göçerler veya Yörüklere göndermede bulunmakta ve "kaba ve cahil" imasını taşımaktaydı.
Yerel Oryantalist söylemin en uç noktasında Hıristiyan olmayı dahi akıllarından geçiren Cumhuriyet aydınlarının içine düştükleri boşlukta nasıl öjeniks (ırk ıslahı) gibi konulara sarıldığı görülmektedir. Herhalde kendini sevmeme gibi bir uç konumda düşülen boşluk ancak kendini üstün görerek sevmeye çalışma gibi bir başka uç konum ile ikame edilmiştir.
Reklam
"Bütün vatan çocuklarını" cumhuriyetin, taşıyıcılığını yapacağı "medeniyet nimetleri"nden yararlandırma amacını taşıyan Kemalist ulusçu seçkinlerin "Kürt meselesi"ni algılayış şekilleri, giderek "beyaz adamın yükü"ne dönüşmüştür. 1930 Ağrı isyanına katılanları tasvir eden şu ifadeler bunun yansımasıdır: "Bunların alelade hayvanlar gibi basit sevk-i tabiilerle işleyen his ve dimağlarının tezahürleri, ne kadar kaba hatta abdalca düşündüklerini gösteriyor ... Çiğ eti biraz bulgurla karıştırıp öylece yiyen bu adamların Afrika vahşilerinden ve Yamyamlardan hiç farkı yoktur."[46]
Sayfa 243 - "Temizlik başladı: Zeylan deresindekiler tamamen imha edildi," Cumhuriyet, 13 Temmuz 1930, s.4Kitabı okudu
Son tahlilde, Mustafa Kemal Paşa'nın aşağıdaki sözleri Türk ulusal kimliğinin cumhuriyetçi tanımının siyasi-hukuki veçhelerinin özlü ifadesidir: "Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin mesnedi Türk camiasıdır. Bu camianın efradı ne kadar Türk harsiyle meşbu olursa o camiaya istinat eden cumhuriyet de kuvvetli olur."
Sayfa 154Kitabı okudu
1876 Anayasası'nın 19. maddesine göre, devlet memuriyetine girişte dini bağlanma değil, liyakat esas alınacaktı: "Devlet memuriyetinde umum teba ehliyet ve kabiliyetlerine göre münasip olan memuriyetlere kabul olunurlar."
Osmanlı döneminde "Türk" kelimesi yalnızca bir boy adı ve tahkir ifadesi olarak kullanılmıştır. Türk kelimesi göçerler veya Yörüklere göndermede bulunmakta ve “kaba ve cahil" imasını taşımaktaydı.
Sayfa 66 - İletişim yayınları
Kemalist ulusçuluk, esas itibariyle ırkçı değil, etnisisttir; etno-seküler açıdan farklı kalmakta ısrar edenlere karşı açıkça ayırımcıdır.
Sayfa 18 - İletişim yayınları
249 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.