... Bana bir gün güzelliğimle bir çok erkeğin canını yakacağımı söylemiştin. İşte burada yanıldın sen. Ben birçok erkeğin canını yakmadım... Ne yazıkki onlar benim canımı yaktı...
Feqî, Mîr'in kızına kavuşmak için, Mir'in her iki isteğini (şartını) de yerine getirmiş, sevdiğine kavuşmak için mir'in evine doğru yol almıştır. Ama ne yazıkki sevdiği ölmüştür, bunu öğrenen Feqiyê Teyran, kızın anne ve babası hariç herkesi odadan dışarı çıkartıp (24 kıtadan oluşan) şu şiiri okumuştur;
Îro Girya Me Tê
Îro werin lêzim werin
Cîran û xelkê hêşetê
Hûn rayekê li min bikin
Îro qewî girya me tê
Îro qewî ji me tê girîn
Sosin li mêrgan xeyirîn
Sed heyfa lêvê şekirîn
Êdî venaxun şerbetê
Şiir yazmak mı? Roman yazmak mı? Edebi eser mi? Sen kadınsın sana ait bir odan bile yok. Senin tek işin ev işi yapıp çocuk bakmak ve konuşmamak. Yüzyıllardır süregelen bozuk düşünce bu ne yazıkki. Kadın nedir? Kadın kimdir? 21. yüzyılda bu hakları elde edene kadar nelerden vazgeçmiş ve nelere göğüs germiştir. Aslına bakarsanız "sen yapamazsın" cümlesi kime söylenmiş olursa olsun bir zorbalıktır. Bu kitapta sıkça rastlayacağınız kadınların üzerindeki şiddeti anlayın lütfen. Virginia Woolf 1929 da bu kitabı yazmasına rağmen günümüzde durum pekte farklı değildir.
" Düğünden sonra ensar diyorki , biz o kadar düğün gördük Fatıma ile Ali'nin düğünü kadar güzel bir düğün görmedik, neden ?
Fatıma' nin düğününü o kadar güzel kılan iki şey vardı. Bizim ihmal etmememiz gereken şey bu .
Birincisi , ayağını yorganına göre uzatmak .
Asla düğünü borçların altına girerek yapmamak. Birilerini memnun edeceğiz diye , birilerine farklı şekilde birşeyler söyleyeceğiz diye kendimizi ağır ağır külfetlerin altına sokmamak.
İkincisi riyadan uzak durmak. Ne olacak , bir defa evleniyorum hayatımda , dememek. Çünkü bir şeyler yetersiz kalınca giriliyor faizin altına ,
daha evliliğin ilk aylarında haram giriyor o evin içine, riya giriyor o evin içine, kavga gürültü giriyor o evin içine ve aile ne yazıkki saadeti bir türlü yakalayamıyor. "
✒️
Muhammed Emin Yıldırım
...
Şartlar ne kadarını gerektiriyorsa o kadarını yapmak gerek. Doğru olan bu, gerçek saadet bu.
Okurken inanılmaz keyif aldığım, bitmesini hiç istemediğim, bazen eğlendiğim çoğunlukla ise hüzünlendiğim bir eser oldu Notre Dame’in Kamburu. Öncelikle Victor Hugo’dan okuduğum ilk kitap olduğunu söylemeliyim. Yazarın tarzını az çok anladığımı düşünüyorum, sırada Sefiller var iyice pekiştiririm artık. Mesela Dostoyevski’ye
"Kimse gerçek olmayabilirdi;tanıdığım veyahut tanımadığım herkes sahte olabilirdi ancak Oflaz olamazdı. O gerçekti. Oflaz, tanıdığım tek gerçeklikti."
.
5/5
Nereden başlasam bilemiyorum. Büyük umutlarla başlamamış olduğum, hatta konusuna bile adam akıllı bakmamış olduğum bir kitaptan bu denli etkileneceğimi düşünmemiştim. Kitap hakkında
Savaşta geride kalanların acılarıni satıraralarında"dünyada yaşayan herkese nasıl anlatmalı? Onlara bir diyeceğim var ama herbirinin kalbine nasıl gireyim de anlatayım?" Diyen yazar romani ile okuyanlarin kalbine girip çok iyi anlatıyor.
Yaşar Kemal bir ada hikayesi serisinde mübadelenin acılarını anlatirken Aytmatov kalanlarin acılarini anlatiyor ve iki yazarın hikayelerinde ortak yan savasın çok acı birsey oldugunu kalemleri ile anlatmak oluyor.
"Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor."
Ama ne yazıkki savasta geride kalanlarin mutlu olmasi için ufak tefek hiç birsey birikmiyor. Savasın kötü birsey oldugu daha nasil anlatilabilirki...
Hikaye tarlasıyla iç içe olan Tolganay'ın onunla dertleşmesiyle başlar. Film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer Tolganay'ın hayatı. Savaşın getirdiği kıtlık, gelen ölüm haberleri, boşa çıkan umutlar hepsinin bir arada toplandığı hüzün...
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,6bin okunma
Herkesin Sherlock Holmes'i işleyemeyeceğini buram buram hissettiren bir kitap okumuş oldum.
Adının aksine buradaki Sherlock'umuz asla sinirlerine hakim olamayan, çok basit hatalar yapabilen, Watson'a(kitapta wilson) iyi davranmayan basit bir dedektiftir. Okurken amacınız Conan Doyle'nun karakterini görmekse sakın başlamayın.
Watson'a kötü davranıyor dedik, tabi bu nedensiz değil. Kitapta "Wilson'umuz" çocuk aklına sahip saçma sapan sorular soran ve gereksiz çıkarımlar yapan işe yaramaz biri.
Karakter analizini bir kenara bırakırsak kitabımızda 2 adet hikaye bulunuyor birbirinden bağımsız. Polisiye ve dedektiflik kitaplarını çok seven biri olarak hikayeleri çok basit buldum ne yazıkki. Okurken acaba simdi ne olacak duygusunu hissettiremedi.
Bu kitabi begenmememim bir nedeni de ne yazikki yayin evi. Sürekli yazım yanlışları vardı ve okurken rahatsız etti. Ondan siz siz olun TUTKU YAYIN EVINI TERCIH ETMEYIN!!!
Kitabın benim için artısına gelecek olursak Arsen Lupen çok merak ettiğim bir karakterdi. Onla tanışmış oldum. Zaten yazarımızın kendi karakteri olduğundan dolayı olsa gerek en güzel o işlenmişti.
Bu kadar yazıyı özetleyecek olursak elinizde başka kitabınız kalmadıysa okuyabileceğiniz bir kitap.
Siz hiç bir kuşun başka bir kuşa sen farklı ötüyorsun diye saldırdığını ya da beyaz bir kuzunun kara bir kuzuyu senin rengin farklı diye öldürdüğünü gördünüz mü?Göremeyiz çünkü onlar yaradılışları gereğince yaşayıp çekiliyorlar hayattan.Peki ya biz insanoğlu biz ne yapıyoruz.Mutlu olmayı beceremediğimiz gibi insan olmayı,insanca yaşamayı da beceremiyoruz.Halbuki bu dünyaya insanca yaşamak,yaradılışın özünü kavramak için gelmedikmi?Hepimiz gökkuşağının renkleriyiz aslında ama bizler tek bir renge mahkum olduk o da siyah.Dünya karanlık ve kaos içinde hepsi bizim yüzümüzden.Ve bu dünyada korunmayı en çok hak eden çocuklar.Onlar hiç bir kötülüğü,aşağılanmayı,şiddeti vs.haketmiyor.Ama ne yazıkki bu kaosun,bitmek bilmeyen güç savaşlarının,ırkçılığın içinde onlarda eriyip gidiyor.Geçenlerde sosyal medyada gördüğüm siyahi bir kız çocuğu ben çok çirkinim deyip ağlıyordu ve annesi onu güzel olduğuna ikna etmeye çalışıyordu.Evet çocuk sen çok güzelsin tüm çocuklar gibi çünkü sen masumsun,temizsin,safsın.Çirkin olanlar sana bunu söyleyenler,acımasızca senin masum dünyanı kirletenler.Bu yüzden Tanrı çocuğu korusun...Kitapta bu minval üzerine yazılmış bir kitap okumanızı tavsiye ederim
Bu kitabı çok hevesli almıştım fakat beklediğim gibi olmadı pek. Maalesef. Nefes yayınlarından çıkma basitleştirilmiş hali. Gazzali'nin yazdıkları basitleşmiş, anlatılanların büyüleyiciliği ve mucizeviliği de basitleşmiş ne yazıkki. Okurken Gazzalî okuyormuş gibi hissedemedim ben. Tamam anlaşılırlık acısından basitleştirmek iyi fikir olabilir