"Tanrı sana bir hayat verdi. Ama sen onu öldürdün, hem de Tanrı için. Onu hep yanlış yorumladın. Çünkü ölümün her türlüsü öğretilmişti sana ama nasıl yaşanacağı öğretilmemişti. Bu yüzden sana biçilen repliği tekrarladın, hep kopya çektin; ihlası, iyiliği ve mucizeyi. Sonra, çok sonra, hayatı keşfettin, aşka uygun kalbini, öbür yarısını isteyen bedenini. Ama her şey için çok geçti. Anladın, kaybetmiştin. Ancak kaybettiğin bir gözlük, bir defter, bir kitap değildi. O hiç geri gelmeyecek bir şeydi. Şimdi anladın mı geç kalmak neymiş. Bir vapura geç kalmaya benzemiyor değil mi? Çünkü bir sonraki seferi yok. Kaderine geç kalmak neymiş, anladın mı, anlama geç kalmak neymiş..."
Sayfa 11 - Hece Yayınları
"Siren sesleri ve marşlar arasında yürüyoruz. Öfkeliyiz, çünkü kurtarılacak bir dünya var önümüzde. Uçmasını bilmeyen, kılavuzsuz, kendini duvarlara vuran yavru kuşlar gibi kokuların ve renklerin peşinde yürüyoruz. Kepenkler indirilmiş, herkeste bir korku. Öfkeli gölgem sıcak asfalta düşmüş. Saat kulesinde siyah gözlüklü kuşkulu insanlar. Üstümüz başımız nar lekeli. Cebimizde parti broşürleri. Parkta sızıp kalmış adam haindir, pencereyi sulayan o kadın, köşedeki gazeteci. Bizden biri değilse, üstümüze bir kelebek niye konar, niye yağar yağmurlar?"
Sayfa 30 - Hece Yayınları
Reklam
"Anlamıştı, doğumla birlikte kendinden uzağa düşmüş kişiyi, hayat, elinden tutup adım adım tekrar kendine götürüyordu. Anlamıştı, acı, yaralar, kırılmalar üzerine düştükleri hayatın tüm karanlıklarını ışıl ışıl yapıyordu. Anlamıştı, duygularınız yara almadan çevrenizi boşaltamıyor, kendinize dönemiyordunuz. Ve insanın yolculuğu hep kendine doğruydu, görmüştü."
Sayfa 62 - Hece Yayınları
"Kendi içine düşen insanın orada boğulması, nefessiz kalması kaçınılmaz."
Sayfa 71 - Hece Yayınları
Bekleyiş Fragmanları /Necip Tosun
...Sonra birden coşkun,gürül gürül bir yağmur boşandı şehre.Ihlamur ağaçları,palmiyeler,köşedeki büfe,denize bakan gazino,kapalı lunapark yağmura teslim oldular.Parkta koşturan köpekler ağaç altlarına,limanda balık peşindeki kediler çatı altlarına sığındılar.Çakan şimşeklerle şehir bir uçtan bir uca aydınlanırken yağmur sanki her şeyi yoluna koymak için acele ediyor,hızlı,yoğun yağıyor,sokakları,caddeleri,çatıları temizliyordu. Çocuk yağmurdan korunmak için girişe doğru hızlandı Ihtiyar kadın güçlükle bozuk şemsiyesini açtı. Huzurevindeki yaşlı adam camdan süzülen damlara bakarken gözleri doldu. "Bu pazar gelecek"dedi çocuk, "Bu gemiyle gelecek"dedi kadın, "Bu yağmurla gelecek"dedi yaşlı adam.
Sayfa 464Kitabı okudu
'Sanki bir yarayı seslendirmiyor, bir yara olarak sesleniyor.'
Sayfa 8
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.