Bkz; Burada çok fazla kaldınız! Tanrı aşkına def olun ve sizden kurtulalım!
Gandi, Nehru'nun Müttefik Devletleri'nden yana olan tavrının Hindistan'a hiçbir şey kazandırmadığını düşünüyordu. Hükümete ilettiği mesaj, 'Hindistan'ı ya Tanrı'ya bırakın ya da anarşiye terk edin,' şeklindeydi. Harrow Koleji'nde eğitim görmüş olan Nehru da hükümete, Cromwell'den bir alıntı ile seslenmişti: "İyi bir iş yapmakla çok uzun vakit geçirdin. Şimdi kalk diyorum sana. Artık seninle işimiz bitmiş olsun. Tanrı aşkın, git!" (Aynı alıntıyı, yine bir Harrow Kolejli olan Amery de parlamentoda Neville Chamberlain'e başbakanlıktan istifa etmesi çağrısında bulunurken yapmıştı.)
Baba-e-Qaum Muhammed Ali Cinnah
Birlik'in 23 Mart 1940 tarihli Lahor Kararı'nda belirgin hale gelmişti. Pakistan kurulmalıydı. Nehru ve Heyet'teki liderler Birlik üyelerindeki fikri değişimi fark edememişlerdi. Bu değişim popülist siyaset stratejisinde kendisini göstermişti. (Örneğin, 1939'da Cinnah Urduca öğrenmeye başlamış ve resmi işler için fotoğraf verirken 'Müslüman' açkanı [dizin altına kadar inen bir ceket] giymeye başlamıştı. 1848 Fransa'sındaki gibi bir durum söz konusuydu: "Ben onların lideriyim. Onları takip etmeliyim.")
Reklam
Nehru'ya göre İspanya'nın faşistlerin eline düşmesi, Etiyopya'nın İtalyanlara ihanet etmesi ve Çekoslovakya'nın Nazilerin eline geçmesi İngiltere'nin suçuydu. Birkaç emperyalistin sınıfsal çıkarlarını korumak üzere şekillendirilmiş İngiltere'nin bu siyasetinde Hindistan'ın mesuliyet almasını istemiyordu. Faşizm ve Nazilere duyduğu nefrete rağmen Hindistanlıların İngilizler uğruna fedakarlık yapmasını anlamlı bulmuyordu. Yapılacak fedakarlıklar İngilizlerin Hindistan'daki çıkarlarını korumalarına hizmet edecekti. Bir Hindistanlı Polonya'nın kurtarılması için neden savaşmalıydı ki? Öte yandan, bağımsız ve demokratik bir Hindistan özgürlük ve demokrasi için hiç düşünmeden savaşa girebilirdi.
Nasır, Arap Milliyetçiliği,Enver Sedat
Arap milliyetçiliğine darbe doğrudan Batı'dan ya da Suu­dilerden gelmedi. Bu darbeyi indiren, Arap ordularının 1967 yılında İsrail'e karşı yaptıkları "kader savaşında'' (al-Ma'raka al-Masiriya) yenilmesi oldu. Arapların yapabileceklerine dair umutlarını söndüren buydu. N asır istifasını imzaladı. Bir milyon kadar
Kimlik farklılıklarının en önemlisi, gerçek ya da uydurma olsun, dini ayrılıklardı. En büyük ayrışma ise Hindular ile Müslümanlar arasındaydı. Böl ve yönet tarzının en önemli aracı dindi. Din üze­rine araştırmalar yürüten Peter Gottschalk'ın çalışmaları, Hindular ile Müslümanlar arasındaki ayrışmanın İngilizlerin kasti bir projesi olduğunu
İngilizlerin bize bağımsız kurumlar bırakıp demokrasiyi lütfettikleri iddiası ise sömürgecilik zulmünün gerçekleri ile bağdaş­mamaktadır. Sömürgeciliği bizzat görmüş olan Cevahirlal Nehru'nun 1936'da Lord Lothian'a gönderdiği bir mektupta şöyle demişti: "İngiliz idaresi, sınır tanımaz bir şiddet ve korku üzerine kuruludur. Bir halkın ilerlemesi için esas olan özgürlükleri bastırır. Yürekli, cesur ve makul olanı yıldırır ama utangaç, çıkarcı, eyyamcı, sinsi ve zorba olanı teşvik eder. Geniş bir casus, muhbir ve provokatör ağı vardır. Erdemlerin böy­le bir ortamda mı açığa çıkacaktır? Ya da demokrasi böyle bir ortamda mı gelişecektir? İnsan haysiyeti ve her türlü terbiye kuralı ayaklar altına alınarak ruhlara ve bedenlere verilen zarar herkes için aşağılayıcı ol­maktadır." Görüldüğü üzere Hindistan'da demokrasinin yerleşmesi için bir çaba söz konusu değildi. Hindistan'ın ruhuna, yani milletin özsaygısına verilen zarar, sömürgeciliği savunanlar tarafından her za­man görmezden gelinmiştir.
Reklam
248 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.