Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nehru, Indra Gandi, Rajiv
Nehru öldüğü zaman Hindistan Kongre Partisi içinde birçok lider adayı vardı. Ama hiçbirisi, o aşamada kendini çoğunluğa kabul ettirebilecek güce sahip değildi. Üzerinde "geçici" olarak birleşilecek birisi arandı. Zamanı geldiğinde itilip yeri "kolaylıkla" alınabilecek bir isim. lndra Gandi, bu ölçülere uygun "ideal" bir adaydı. Nehru'nun kızı olduğu için kimse itiraz edemezdi. Deneyimsiz bir kadın olarak da başarma şansı yoktu. Ama hesaplar doğru çıkmadı. Kendisini ölünceye kadar partinin başından atamadıkları gibi, daha sonra oğlu Rajiv'in gelip onun da ölünceye kadar orada kalmasını engelleyemediler. İktidar güç demektir. Gücü elinde bulunduranı yenmek ise zordur ...
Sultan Alp Arslan 14 Rebîülâhir463/19 Ocak 1071 tarihinde Nehrü'l-Cezv denilen yöreden Fırat'ı geçti.Güzel bulup hayran kaldığı bu çadırlıkta orduğah kurduğu sırada Sultan Alp Arslan'ın yanından ayırmadığı ve arkasında namaz kıldığı belirtilen Fakih Ebû Nasr Muhammed b. Abdülmelik el-Buhâri gelerek,"Efendimiz, sana ihsan buyurduğu nimetten dolayı yüce Allah'a şükret." demişti. Alp Arslan ise, "Bu nimet nedir?" diye sordu.Gelen cevap Sultan Alp Arslan'ı daha önceki Türk hükümdarlarından farklı bir yere koyuyordu.Fakih sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu ırmağı şimdiye dek köle (memlûk) olmayan hiç bir Türk hükümdarı geçmemiştir.Bugün ancak siz geçtiniz."
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
TİTO &Bağlantısızlar
Tito bağlantısızlığı ve bloksuzluğu bilinçli ve aktif bir siyası tavır olarak öneren söylemiyle, Üçüncü Dünya ülkelerini hedef aldı. Aralık 1954'te Hindistan Başbakanı Nehru ile birlik- te, "aktif barışçı birliktelik" duyurusunu yayımladılar. 1955 Haziranında bu birliktelik çerçevesinde, "sosyalizme varmak için her ülkenin kendi özgün yolunu tutma hakkı"nı vurgulayan bir açıklama yapıldı. Tito böylece, Üçüncü Dünyalı sol-po- pülist önderlerin "sosyalizm"i "Sovyet uydusu" olmakla özdeşleştiren algılayışını ve tedirginliğini kırmayı amaçlıyordu. Tem- muz 1956'da Tito, Mısır Devlet Başkanı Cemal Nasır ve Hinditan Devlet Başkanı Nehru, Brioni'deki buluşmalarında, fikren olgunlaştırılan Bağlantısızlar Hareketi'nin zeminini oluşturdu- lar. Eylül 1961'de Belgrad'da yapılan uluslararası konferansla Bağlantısızlar (Bloksuzlar) Hareketi resmen kurumlaştı. SSCB yönetimi, ilişkisi bulunan ülkelerin Belgrad Konferansı'na katılmamaları için baskı uyguladıysa da etkili olamadı; toplantıya 20 devlet başkanı katıldı. 1964'te Kahire'de toplanan ikinci konferansta 50 ülke üye, 11 ülke gözlemci olarak temsil edili- yorlardı. Tito, Bağlantısızlar Hareketi bağlamında, "biz dünyanın vicdanıyız, adalesi değil!" sözlerinde ifadesini bulduğu gibi, uluslararası politikada "güç"ten başka ilkesellikleri öne çıkararak, barışçı, "dünyanın mazlumlarından" yana bir söylem geliştirdi.
Sayfa 71 - İletişimKitabı okuyor
"Müharibə humanizmin və həqiqətin inkarıdır. Məsələ təkcə insanların öldürülməsində deyil, zatən insan əvvəl-axır ölür. Məsələ şüurlu şəkildə nifrətin və yalanın insanlara aşılanmasındadır." ~ Cəvahirləl Nehru
Başarı cüret edenin ve harekete geçen indir; çok nadir, sonuçlardan korkan ödlekler başarılı olurlar. Jawaharlal Nehru
20. Yüzyılda Devrimler, İşçiler, Partiler ve Liderler
XX. yüzyılın tarihi, devrimci önermelerin geçerliğine, özellikle de dünyanın yazgısını işçi sınıfının çizeceği yolundaki görüşe, en hafif deyimiyle, gölge düşürdü. Öte yandan, bu yüzyıldaki tarihsel değişmeleri işçi sınıfının tek başına belirlediğini de artık savunamayız. Çağımızın büyük devrimleri hep geri kalmış ülkelerde oldu. Bu ülkelerdeki
Sayfa 205-208
Reklam
Yığınların açlık, pislik ve cahillik içinde yaşamaktan memnuniyet duymalarını sağlamakla uğraşan dinlerle hiçbir ilgim olsun istemem. İnsanlara, bu dünyada daha mutlu ve daha çağdaş olabilme; kendi kaderinin sahibi, kendi ruhunun kaptanı olarak gerçek bir insan olabilme kapasitesine sahip olduklarını öğretmeyen hiçbir yasa, din ya da benzer şeyle işim olsun istemem. (Jawaharlal Nehru)
Ab-ı hayat...
Bengi su, âb-ı hayat, hayat suyu, dirilik suyu, aynü'l-hayat, nehrü'l-hayât, âb-ı câvidânî, âb-ı zindegî, hayat kaynağı, hayat çeşmesi...
Fakat Alice Lee Langman mükemmel bir varlıktı; o androjenimsi niteliğiyle, çekiciliği tüm sınırları aşan bazı kişilerin ortak özelliğiymiş gibi gelen o, cinsel yönden kararsız aurayla -yalnızca kadınlarla sınırlı olmayan, örneğin Nureyev'de, Nehru'da bulunan, genç Marlon Brando'da ve Elvis Presley'de, Montgomery Clift'te ve James Dean'de de varolan mistik bir havayla- dikkat çeken, parlak bir hanımefendiydi.
İşlere Karışmamak mı Manipülasyon mu?
İngiliz sömürgeciliğine duyulan sempatinin sebeplerinden biri de İngiliz idarecilerin Hindistanlıların işlerine karışmadıkları iddiasıy­dı. Bununla beraber, bu idareciler Hindistan'ın gelenek ve adetleri­nin 'tiksinç ve iptidai' olduğu kanaatindelerdi. Kraliçe'nin 1858'deki Beyannamesi'nde bu kanaat çok açıktı:
Reklam
Doğruluğu kesin olmayan bir hikaye anlatılır. 1922 ila 1945 yılları arasında sekiz defa çarptırıldığı hapis cezaları sebebiyle mahpushanede tamı tamına üç bin 262 gün (ki 10 seneye tekabül ediyor) geçiren Cevahirlal Nehru'ya iflah olmaz bir emperyalist olan Winston Churchill kendisini hapsedenlere karşı nasıl bu kadar affedici olabildiğini sormuş. Nehru cevabında daha naaşı bile soğumamış olan Gandi'yi kastederek şöyle demiştir: "Muhteşem bir insan tarafından eğitildim. Asla nefret etme, asla korkma!"
Ahlak Bariyeri
Cevahirlal Nehru bir keresinde İngiliz idaresindeki Hindistan'ı bir eve benzetmiş, İngilizlerin evin en güzel odalarında, Hindistanlıların ise hizmetli müştemilatında yaşadıklarını söylemişti. Şöyle devam etmişti: "Her ülke evinde olduğu gibi alt katta da değişmez bir hiyerarşi vardı; kahya, uşak, aşçı, erkek hizmetçi, kadın hizmetçi,
Eğitim ve İngiliz Dili
Oxford'da verdiğim konuşmanın ardından genç bir İngiliz bir İnternet sitesinde şöyle yazmıştı: "İngiltere, bağımsızlık için gerekli olan aracı Hindistan'a temin etmiştir. Modern demokrasi, bir anayasa ve insan haklarının teminat altında olduğu kendi kendini yönetme fikirlerini Hindistan'a yurtdışında tahsil görmüş
İngiliz Gaddarlığı
İngiliz emperyalizmi kendisini meşru bir zemine oturtmak için aydınlanmacı despotizm argümanını kullanıyordu. Yapılanlar güya yönetilenin iyiliği için yapılıyordu. Churchill'in 1943'ün ikinci yarısındaki insanlığa sığmayan tavırları, bu iddianın mesnetsiz olduğunu göstermişti. Fakat iki asırdır, bu iddia dolaşımdaydı. İngiliz
341 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.