Medresede hoca olan Akil, Darwin’in Türlerin Kökeni kitabından alıntılar okumasıyla, Tanrı varlığını sorguladığı ve yaratılışın tesadüfen olup başka bir ihtimal olabileceğini öne sürdüğü gerekçesiyle idama mahkum edilir.
Aynı anda Tahir hocanın Neva’ya olan aşkını öğrenen Zevahir ise Neva’yı öldürdüğü gibi Tahir’i de öldürmek ister.
O an meyhanede ahbabı Levent ile demlenen Tahir, Neva için açılan mezara giderek, Levent’e; “Akil’e selam söyle” der ve tetiği çeker. Büyük aşk...
Akil eski öğrencisi olan gardiyan Adil sayesinde hücreden kaçar ve açlığını diplerde yaşadığı anlarda yolu Levent ile kesişir.
Yukarıda yazdığım 3 paragraf, kitabın üstün körü anlatımının edebi dille özetlenmiş halidir.
Genel itibariyle kitap baştan sona; varoluş, ölüm, gerçeklik gibi kavramların hası olan “Şey”e ulaşmakla geçiyor.
Levent’e ucu bucağı olmayan bir kütüphane bırakan Tahir hocanın; ölmeden “Akil’e selam söyle” demesi, aslında o kütüphanenin yazıya dökülen bir zaman makinası olduğunu gösteriyor.
Kütüphanenin içinde binlerce yıllık taş tabletlerden, İskenderiye ve Roma’da yakılan kitapların orijinalleri ve gelecekte yazılan her kitabın varlığı kapsanmaktadır. Ki kitabın sonunda; İstanbul Yangınlarının o dönemde olacağı ve kütüphanenin yanacağının yazdığı Algı Kalesi adındaki bir kitaptan yani bundan öğreneceklerini okuyorlar.
Geçmişe ve geleceğe aynı anda dokunan bu kitap, akıcı bir dille; hem felsefi hem de bilimsel metinleri konu edip, beyin fırtınası yaptıracak bir içerikle yazılmış 174 sayfalık harika bir roman.