1895'de İstanbul'da doğan Fahri Celâl Göktulga 1918 yılımda İstanbul Tıp Fakültesini bitirmiş doktor yazarlarımızdandır.
Yaşadığı zamana göre hikayeleri son derece akıcı ve sade bir dille yazılmıştır.
Hikayelerinde o zamanın gündelik yaşantısı hakkında da bilgi vermesi açısından değerlidir.
Hikayelerinin yanısıra kitabın sonlarında Neyzen Tevfik ve Cenab Şahabeddin gibi yazarların portre denemeleri ve Evliya Çelebi Avrupa yı yazaaydı nasıl yazardı diye de denemesi vardır.
Neyzen Tevfik Mısır'a, Sultan Hamid korkusiyle değil, şair Eşref'- in hasretiyle kaçmıştı. Kimselere eyvallah etmezken Eşref'e vurgundu. Hicivleri onun tesirinde, ağıza alınıp iğrenilip tükürmek kabilindendir. Yoksa kuvvetli şairdi:
Hakikat çıkmazı şu kahpe dünya
Bu çok kısa yoldan dönenler bilir
Bu yolun sırrıdır fırsatla sevda
Tutuşup parlayıp sönenler bilir
Tutuşup parlayıp sönenler bilir
Aldana aldana gevredi dinim
Kalmadı düşmana, feleğe kinim
Zira: evvelce şeref-yab (müşerref olmak, onurlanmak) olduğumuz bir “mukaddeme” odası olmaktan ziyade bir kahve ocağıdır. Malum ya!.. Kahve ocağı demek ittihad ve saire ocağı demek değildir. Bu her ne kadar Hiç ‘ten bir ocak gibi görünürse de, bir fincan kahvesinin kırk yıl hatırı vardır.