Otuz yaşındayken yurdunu ve yurdunun gölünü ardına bırakarak dağa çekildi Zerdüşt. Dağda on yıl zaman zarfında, bıkmadan, usanmadan hep ruhunu dinledi... Ve sonunda içinde, gönlünün derinliklerinde bir değişiklik duyumsadı. Günlerden bir gün yıldız, aydınlatacak bir şeyin kalmasaydı yazgın ne olurdu? On yıl var ki buruya mağarama çıkıyorsun. Eğer, ben, kartalım ve yılanım olmasaydık, ışığından ve yolundan bezerdin. Fakat her sabah seni bekledik. Işığının fazlasını aldık ve bunun için seni kutsadık.
Bak! Ben, fazla bal toplamış arı gibi uzanacak ellere muhtacım. İnsanlar arasında, akıllılar deliliklerine; fakirlerde zenginliklerine kavuştuğu o derin sevinci tekrar yaşatmak için armağanlarımı paylaştırmak istiyorum. Bunun için aşağılara inmeliyim. Nasıl ki sen, cömert yıldız, akşamları denizin arkasına iniyor ve arkadaki dünyaya ışık götürüyorsan, ben de senin gibi, inmek istediğim insanların arasına girmek istiyorum.
Ey, en büyük mutluluğu bile kıskanmadan görebilen tek göz, beni kutsa!... Taşmak isteyen kadehi kutsa ki içinden su, altın gibi aksın ve mutluluğun parıltılarını her tarafa saçsın.
"Bak, bu kadeh yine boşalmak, Zerdüşt yine insan olmak istiyor." Zerdüşt'ün on yıl sonra insanların arasına karışma isteği ve dağdan inişi böyle başladı
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202037,6bin okunma
Oysa insanlar da ağaç gibidir. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kuvvetle toprağın altına inmek ister kökleri, karanlığa derinliğe -kötülüğe.
"Kamburun kamburluğunu alsak canı da alınmış olur. Halk buna inanır ve eğer körün gözünü geri verirsek, dünyada kötü şeyleri çok görür ve bu yüzden kendisine şifa verene lanet eder. Kötürümü yürüten, ona en büyük zararı verir; çünkü yürümeye başlayınca günahlar da onunla beraber harekete geçer. Halk kötürümler için böyle der. Eğer halk, Zerdüşt'ten bir şey öğreniyorsa Zerdüşt halktan niye bir şey öğrenmesin? Fakat, ben insanlar arasında bulunalı görüyorum ki, birinin tek gözlü, öbürünün sağır, bir üçüncüsünün topal oluşu ve başka birinin dilini, burnunu veya kafasını kaybetmiş olması önemsiz şeylerdir."
Utancın arıtılması.- İnsanlar kirli bir şeyi düşündükleri için utanmazlar, birisinin kendilerinin bu kirli düşüncelere sahip olabildiklerine inandığını düşündüklerinden utanırlar.
"Daha çok, bir ağacın meyve vermesine benzer bir zorunlulukla gelişir içimizde düşüncelerimiz, Değerlerimiz, Evet’lerimiz ve Hayır’larımız, Eğer’lerimiz ve Acaba'larımız.."
-AhlakınSoykütüğü
#Nietzsche