Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rüzgarın dallara çarparken çıkardığı ürpertici ses en haşmetli musikiden daha güzeldi.
Reklam
Mazinin kuvvetli bağları olmasa, müşterek felaket ikisini birbirine yaklaştırmış bulunmasa ona bir lahza bile tahammül edemezdi. Fakat mazinin bağı ve istikbalin ümidi kendisini tahammüle sevkediyor, cefakeş bir derviş her şeye katlanıyordu.
Fakat gönlü kırıla kırıla toz haline gelmiş, kırılacak tarafı kalmamıştı.
İnsanlar, babalarıyla analarının dağ gibi ümitleriyle dünyaya geldikten sonra denizler gibi ümitsizlikler içinde boğularak kaybolup gidiyorlardı.
Reklam
Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz!
Zeki Velidi'ye Atsız'ın ne kadar bağlı olduğu ve ona ne kadar değer verdiği, Atsız Mecmua'daki çeşitli haberlerden anlaşılır. Dergi, ilmî ve fikri ağırlığıyla yayınına devam ederken bir hadise olur. Ankara Halkevi'nde (tarihî Türk Ocağı binasında) Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin Birinci Türk Tarih Kongresi yapılmaktadır.
Her ayın 15'inde çıkan 17 sayılık Atsız Mecmua, döneminin fikrî ve ilmi hayatına damga vuran, ağır eleştiri yazılarıyla bazı çevreleri sarsan bir dergi olmuştur. Derginin ilmî tarafını Zeki Velidî, Abdülkadir (İnan), Abdülbaki (Gölpınarlı), Kösemihalzade Mahmut Ragıp, M. Şakir (Ülkütaşır), Nihat Sami (Banarlı), Mehpare Nihal ve Adnan (Ötüken) temsil ediyordu.
zaman ve mekan değişir erkekler değişmez
Köyde evdeşi Melek ve kızı Zeynep vardı. Onlara kavuşacaktı. Burada da Gökçen vardı. Ondan ayrılacaktı.
Türk kamuoyunu ilmî ve fikrî bakımdan besleyecek Türkoloji ağırlıklı bir dergi çıkarabilirdi. Çok geçmeden teşebbüse geçer, arkadaşlarıyla toplanır; aralarında para toplarlar ve 15 Mayıs 1931'de Atsız Mecmua'nın ilk sayısını çıkarırlar. Kapakta aylı bir bozkurt resmi, "Atsız Mecmua" adının altında "Aylık Fikir
Reklam
Atsız, Askerî Tıbbiye'de iken Türkçü yayın ve faaliyetleri takip ediyordu. Bunu "Yeni Mecmua'nın 20 Kasım 1923 tarihli 85. sayısına gönderdiği" okuyucu mektubundan anlıyoruz. Mektupta "Türk Ocaklarının siyasi bir kuruluş olarak uğraşması gereken işlerden söz etmekteydi." (Deliorman 2013: 14). Yücel Hacaloğlu "... 1921-1922 yıllarında, haftalık bir mecmuada 'H. Nihâl' imzası ile, 1923-1924 yıllarında günlük bir gazetede, 'Askerî Tıbbiye öğrencisi H. Nihâl' imzası ile ve yine 1922 ile 1925 yılları arasında, günlük bir gazetede 'H. Nihâl' imzası ile yayınlanan 'Atsızlar başlıklı hikâyesinin birincilik kazandığını öğrendim." diyor' (Hacaloğlu 2013: 12). O yıllarda Atsız henüz 17-20 yaşlarındaydı. Bu yıllarda, hatta belki de lise yıllarından itibaren Ziya Gökalp'ın yazı ve şiirlerini, Ömer Seyfeddin'in hikâyelerini, diğer Türkçü yazar ve şairleri takip ettiğini de söyleyebiliriz. Rıza Nur'un Türk Tarihi'ni Askerî Tıbbiye yıllarında okumuş olmalıdır. 03 Kasım 1944 tarihli duruşmasında "Bizde milliyetçilik aşkını uyandıran onun 12 ciltlik Türk Tarihi olmuştur. Bunları çocukken okumuştuk." (Sançar 2018: 412) diyor. Rıza Nur'un 12 ciltlik eseri 1924-26 yıllarında çıktığına göre Atsız eserleri çıkar çıkmaz okumuş olmalıdır. 19-20 yaşlarında. Artık o sıkı bir Türkçüdür.
Her izzet ü sürurun sonu nakamlık imiş, Güzel günün nihayeti telhgamlık imiş.
Sayfa 228 - Telhgam: ızdırap Nakamlık: isteğine erememek
...Babası, Süveyş'teki Malatya ganbotunun süvarisi olduğu için ailece oraya giderler. Hüseyin Nihal kısa bir süre bu şehirdeki Fransız Mektebine devam eder. Trablusgarp Savaşı sürerken Hüseyin Nihâl'in babası Mehmed Nail Bey bir İtalyan'la kavga eder. Bunun üzerine İstanbul'a dönme emri alır. Aile İstanbul'a dönünce Hüseyin Nihâl, Kasımpaşa'daki Cezayirli Gazi Hasan Paşa Mektebi'ne gider. "Bir yıl kadar burada okuduktan sonra ailesinin Kadıköyü'ne taşınması üzerine oradaki Osmanlı İttihad Mektebi'ne" geçer (Ergun 1936: 562). Fransız ve Alman mekteplerinde Latin harfleriyle öğrenime başlayan Hüseyin Nihâl, Gazi Hasan Paşa Mektebi'nden itibaren öğrenimine Arap harfleriyle devam eder.
Bazen sert bakmasına rağmen saygılı olan gözler bazen en nazik bakışlarla hakaret edebilirler.
1905 başında doğan Hüseyin Nihâl, Türkiye'de 70 yıl ömür sürecek, nice kahırlar ve çileler çekecek, fakat âdeta mistik bir bağlılıkla savunduğu Türkçülük düşüncesiyle bu ülkenin fikir hayatında silinmez izler bırakacak, zamanla Türkiye sınırlarının da dışına taşarak milyonlarca Türk'ün zihinlerine ve gönüllerine yerleşecektir. Daha Meşrutiyet yıllarında Türkçülük fikirleriyle beslenecek olan çocuk, işte 12 Ocak 1905'te doğan bu çocuktur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.